Geçen gün “Lületaşımızı konuşalım!” panelinde gündeme gelen kurslarda öğrenmek konusu. Kurslarda lületaşı sanatçısı yetişmez olduğunu ve “Arzu’nun Bebekleri” nasıl iyi niyetle başlayıp kurslarda bebek sanatının nasıl yozlaştığını anlatmıştım.

Kurs sözcüğünün karşılığı ne olursa olsun, bugün anlamını yitirmiş, belediyelerce yozlaştırılmıştır. Üniversitelerimizde ve sanat derneklerimizde “Yaratıcılık” ders ve seminerleri veren Faruk Atalayer’in dediği gibi Anneannelerin, babannelerin pasta börek yapıp gittiği vakit geçirme yeri ya da seçimlerde bana oy versin diye bir araya getirilenler, dediği yerlerdir. Örneğin; Resim Kursları. 15-20 yıldır aynı kişiler gelip giderler. Yaptıkları ünlü ressamların tabloları tuval üzerine çizilip okul öncesi çocukların boyama kitaplarındaki resimleri boyadıkları gibi boyama işi. Sonra yıl sonu sergileri ve bir meslek öğrendiniz, ressamsınız. 3 gün sonra da bir sergi salonunda kişisel sergisini açması, açılışa giden yetkililer. Alın size resim sanatının yozlaşması… Samimiyetimle söyleyeyim; Eskişehir’de resim sanatı dibe vurmuştur. Bu nedenle sergilere kurs ressamları gözü ile bakılıyor.Eskişehirin ressamları artık başka şehirlerde sergilerini açıyorlar.

Kurslarda sanatçı yetişmez mi? Evet yetişmez. Kurslar sanatla tanıştırma yerleridir. İngiltere’deki ve Almanya’daki kursları biliyorum. Bizim Halkevlerimizdeki sistem. Yani sergileri, müzeleri gezme, görme ve eserleri algılama kültürü verme önceliklidir. Bu kurslardan binde bir sanatçı adayı çıkabilir. Onlarda çocukluğundan beri yüreğinde beslediği, yaşam şartları ile ertelediği yaratıcı duygu ve yeteneğini ortaya çıkarma ortamı arayışındır. Onlarda yeteneğini yine de kursta değil kendisi ile olduğu ortamda çıkarandır.

Bir kere 20 kişinin bir arada olduğu, çayları içildiği, böreklerin çöreklerin yerde sanatla ilgili bir şey öğrenilemez. Çünkü, sanatın kuralları vardır ve sanatı öğrenmek disiplin işidir ve ciddi iştir.

Peki sanat nerede öğrenilir? Tabi ki sanat eğitiminin verildiği okulda, fakültede. Peki yaşam şartları nedeniyle ertelemiş, yeteneğini sonradan özenerek ortaya çıkarmak isteyenler için kurs değil atölye çalışmaları vardır. Sanatın dününe de baktığımızda, bugününe de baktığımızda sanatçıların atölyelerinde öğrenildiğini görürüz. Lületaşı panelinde de söylediğim gibi sanat usta çırak ilişkisiyle bire bir öğrenilir. Usta tekniğini, becerisini kendi geliştirdiğini öğretirken sanat kültürünü de verir.Sanatçı adayı bunun üstüne  seminerlerle akademik alanda verilen sanat kültürünü eklerse sanatçı olabilir. Bunun için de Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun dediği gibi çalışacak, oğlu çalışacak. Ne mi çalışacak? İşte onu kendi keşfedecek. Çünkü keşfettiğin bilgi senindir, seni özgünlüğe götürür denildiği gibi…

Resim kursları için Fikri Cantürk Atölyesi bir örnektir. Çok az hevesli, öğrenmeye aday kişi ile önce sağlam bir desen öğrenme, suluboya, guaş,pastel ve en son yağlıboya teknikleri. Tabi daha önce yapılmış resimleri kopya etmeden yaratıcılığı geliştirerek. Fikri Cantürk Atölyesi 2005 yılında kuruldu. İlk sergileri 2007. Evet 2 yıl çalıştıktan sonra. Başka ülkelere baktığımızda da 2 yıl çalışma ile ilk bölüm geçiliyor.

Fikri Cantürk Atölyesinde resime başlamış, öğrenmiş kişiler sergileri, müzeleri tadını çıkara çıkara geziyorlar, görüyorlar. Kurslardakilerde böyle bir şey yok.

Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy önemli işler yapıyor

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy daha önceki bakanlarımızdan farklı, kültür ve sanat etkinliklerinin alt yapısına ağırlık vererek önemli ve başarılı çalışmalar yapıyor. Eskişehir’de bizler onun sadece Eskişehir’e kazandırılan çağdaş modern İl Halk Kütüphanesi ile biliyoruz. Oysa Mehmet Nuri Ersoy’un imza attığı projeleri arasında temeli 1946 yılında atılmış 1969 yılında hizmete girmiş, 1970 yılında çıkan yangın sonuçu kullanılamaz hale gelmiş 1978 yılında ikinci kez açılmış 2018 yılında ekonomik ömrünü tamamladı diye yıkılmış İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi (AKM) ni yeniden yaparak 2021 yılında hizmete verdi. Şimdi büyük konserler, opera-bale gösterileri yaşanıyor. Bir başka kazandırdığı önemli çalışma Şanlıurfa’daki MÖ 9600-9500 tarihlerine dayanan “Tarihin sıfır noktası” denilen şu ana kadar en eski tarihi yapı Göbeklitepe açık hava müzesi.Daha Beyoğlu’ndaki tarihi sinemanın kazandırılması. Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un İstanbul’daki  AKM kadar bir önemli güzel projesi de İzmir’deki 140 yıllık,yaklaşık 17 bin m2 lik, atıl durumdaki eski  Alsancak  Tekel Fabrıkası’nı “İzmir Kültür-Sanat Fabrıkası” adıyla kazandırması olmuştur.

Adsızs

İzmir Kültür-Sanat Fabrıkası içersinde iki katlı, bir Arkeoloji ve Etnografya Müzesi. İçersinde 400 civarında eserin sergilendiği bir Reim-Heykel Müzesi. Bir Halk Kütüphanesi, bir Atatürk İhtisas Kütüphanesi, 7-14 yaş Çocuk Kütüphanesi. Sergi Salonları Konser, Tiyatro Salonları bulunuyor.

Bakan Mehmet Nuri Ersoy’un en önemli çalışmalarından biri de İstanbul’da başlatıp Anadolu’ya yaygınlaştırdığı “Kültür Yolu” projesi ile sanat etkinlikleri gerçekleştirmesidir.

Ülkemizde kültür-sanatın sergi, tiyatro, konser salonlarıgibi alt yapı eksikleri ve sorunları var. İnsanımızın daha çok kültür-sanat etkinlikleri gereksinimi var.

Ülkemizde eksikliğini duyduğumuz Kültür değerlerimiz için de projeler. Örneğin 1983 yıllarında  İstanbul’da yapılan Avrupa Konseyi Anadolu Medeniyetleri Sergisi gibi Bakanlık koleksiyonu ile Türk Resim-Heykeli Sergilerini Bakanlık  düzenlenerek şehirlerimizde gezdirilmesini de görmek isteriz.