Hz. İbrahim’den bir gece rüyasında oğlu İsmail’i kurban etmesi istenir. Hz. İbrahim, rüyasının rahmani mi, şeytani mi olduğunu anlamaya çalışır. Ertesi gece aynı rüyayı tekrar görür. Üçüncü gün yine aynı rüyayı görünce, rüyanın rahmani olduğunu anlar. Hz. İsmail dünyaya gelip büyüdü. Babasıyla birlikte yürüyebilecek yaşa geldi. Babasının, onu kurban kesmek istediği vakit yedi yaşında olduğu anlatılır. Hz. İbrahim, oğlu İsmail’e dedi:

-Ey yavrum! Gördüğüm rüyada seni kurban etmekle emrolundum.  Allah’a verdiğim söz gereği seni, Allah’a kurban kesmek istiyorum. Ne dersin? Hz. İsmail:

-Ey babacığım! Emir olunduğun hükmü yerine getir. Rabbim, benim kurban edilme mi istedikten sonra bana teslimiyetten kalır? Beni, sana, Allah verdi. Beni, senden isteyen, beni, sana veren Allah! Benim için endişe etme! Allah’a teslimiyetim tamdır. Canı veren Allah’tır. Sakın ola, Allah’ın emrine aykırı bir şey yapma! İnşallah, beni sabredenlerden göreceksin, dedi. Hz. İbrahim:

-O hâlde oğlum! Bir bıçak ve bir de ip alıp odun getirme bahanesiyle dağa doğru gidelim, dedi. 

Bir sonbahar mevsimi Mina dağına doğru yürüdüler. Baba ve oğul arka sıra birlikte dağa çıktılar. İbrahim’in oğlunu kurban etmekteki gayesi; Allah’ın emrinin yerine getirmektir. İbrahim Peygamber, oğlu İsmail’i, Allah’ın emrini yerine getirmek için toprak üzerine yan üstü yatırdı. Alnında Muhammedi nur parlayan Hz. İsmail, küçük yaşta olmasına rağmen hikmette büyüktü. Çünkü o geleceğin peygamberi olacaktı. İnceliklere dikkat gerekir. İzanlı olmak lazım! Takdire tevekkül gerekir. Hz. İsmail, babası Hz. İbrahim’e dedi:

-Ey babacığım, can tatlıdır. Evlat, tatlıdır. Allah’ın emri ise her şeyden kıymetlidir. Allah’ın hükmüne itaat şarttır.  Sen de, ben de, Allah’ın hükmüne buyun eğip O’nun emrini tereddütsüz yerine getirelim. Senin, beni kurban kestiğin sırada çırpınışlarım olmaması için elimi ayağımı iple bağla. Çünkü bir baba olarak çırpınışlarımı gördüğünde üzülürsün! Baba yüreği, gördüklerine dayanamazsın! Kanımdan üzerine sıçratma. Kanlarımı annem görürse üzülür. Ana yüreği bu! Bıçağını iyi bile. Bıçağın beni keserken işin zorlaşmasın! Anneme, benden selam söyle! Beni, kurban ettikten sonra göleğimi anneme götür. Benim gömleğime baktıkça teselli bulsun! Oğlu İsmail’den bu sözleri dinleyen Hz. İbrahim:

-Oğlum, benim güzel yavrum. Allah’ın emrini yerine getirmem konusunda bana yardımcı oluyorsun! İşimi kolaylaştırıyorsun! Dedi ve oğlu İsmail’i yatırıp yüzünü kıbleye çevirdi. Oğulun elini ayağını iple bağladı. Bıçağını oğlunun boynuna dayadı. Yüreği kan ağladı. Her şeyin üstünde Allah’ın hükmü vardı. Hz. İbrahim, Allah’a sığınıp yavrusu Hz. İsmail’in boynuna bıçağı çaldı. Allah, bıçağa İsmail’i kesme emrini verdi. Allah, o an, o bıçaktan kesme özelliğini kaldırdı. Bıçak, Allah’ın izni olamayınca etten de olsa insan boynunu kesmedi. Hz. İsmail, babasına dedi:

-Babacığım, benim yüzüme baktığında babalık şefkatinden dolayı beni kesemiyorsun! Beni ters yatır. Ensemden kes!

Hz. İbrahim, öyle yaptı. Bıçak yine kesmedi. Hz. İbrahim bıçağı ısrarla İsmail’in boynuna vurunca bıçağın yüzü ters döndü. Rivayete göre: Hz. İbrahim, bıçağı oğlunun boğazına sürmek üzereyken oğlu İsmail dedi:

-Babacığım,  sen mi daha cömertsin yoksa ben mi daha cömerttim? Hz. İbrahim:

-Evlâdım, ben daha cömerttim. Sevgili oğlumu, kendi elimle Allah’a kurban kesiyorum.

Kurban kesilmek üzere yerde yatan Hz. İsmail’de, babasına dedi:

-Baba, ben senden daha cömerttim. Senin bir oğlun daha var. Onunla, yetinirsin! Ama benim bir canım var. İşte o tek canımı, Allah için senin elinle veriyorum, deyince kudreti ilahi buyurdu:

-Hayır, ben ikinizden de daha cömerttim. Cömertlik benim şanımdandır. Ey İbrahim, semadan gelmekte olan bu koçu al. Oğlun İsmail’in yerine onu, bana kurban kes! Kabulümdür, vaadin yerine gelmiştir. Hz. İbrahim, bıçağı oğlu İsmail’in boynuna dayadığında Allah-u Teâlâ:

-Meleklere, Âdem’i yeryüzünde halifem olarak yaratacağımı buyurduğum zaman: “Ya Rab, yeryüzünde fesat çıkarıp kan dökecek ve sana isyan edecek kimseleri mi yaratacaksın?” diyen siz değil miydiniz? Şimdi görüyorsunuz, benim için can feda eden baba İbrahim ile oğul İsmail’i görüyorsunuz! Emrime nasılda itaat ediyorlar! Allah, meleklere karşı İbrahim ile İsmail’in bu davranışlarından ötürü iftihar etmiştir. O esnada semalardan bir ses işitildi. Gök kapıları açıldı. Melekler, koçu İbrahim’e getirdiler. “İsmail’in yerine bu koçu kurban et!” dediler. Böylece bir baba, bir oğlunu kurban etmekten kurtuldu. Müfessirlere göre Hz. İbrahim, oğlu İsmail’i kurban etmek için dağa götürdüğünde, şeytan hemen koşup insan suretinde Hz. İsmail’in annesi Hz. Hacer’e vardı ve dedi:

-Kocan İbrahim’in oğlun İsmail’i nereye götürdüğünü biliyor musun?” diyerek Hz. Hacer’e sordu. Hz. Hacer:

-Babası, oğlumu dağa oduna götürdü. Odun toplayıp gelecekler. Deyince, şeytan dedi:

-Hayır, kocan İbrahim oğlun İsmail’i kırda boğazlayacak. Onu kesecek. Hz. Hacer:

-İbrahim merhametli ve şefkatli bir insandır. O, kötülük yapmaz. Ey melun, sen yalan söylüyorsun! Şeytan:

-Ey Hacer, İbrahim’e Allah rüyasında oğlu İsmail’i boğazlamasını emretti. Deyince, Hz. Hacer:

-Allah, emrettiğine göre sorun yok. Demek ki, Allah’ın emrini yerine getiriyor. Şeytan Hz. Hacer’den yüz bulamayınca Şeytan hemen İsmail’e koştu ve dedi:

-Babanın seni nereye götürdüğünü biliyor musun? Bunun üzerine Hz. İsmail:

-Biz, babamla oduna gidiyoruz. Şeytan:

-Hayır, mesele senin dediğin gibi değil, Allah, babana rüyasında seni kesmesini emrettiği için seni boğazlamaya götürüyor. Hz. İsmail:

-Allah’ın emri olduktan sonra bende o emre tereddütsüz uyarım. Allah’ın emrine teslim olurum. İsmail’den de umduğunu bulamayan şeytan hemen Hz. İbrahim’e yöneldi. Hz. İbrahim’e dedi:

-Ey İbrahim, nereye gidiyorsunuz? Hz. İbrahim:

-Odun toplamağa gidiyorum. Şeytan:

-Ben şeytanı gördüm. Şeytan, senin rüyana girdi. Sana, rüyanda oğlunu boğazla, onu kes dedi. Hz. İbrahim:

-Ey Allah’ın düşmanı elbette ben, Allah’ın emrini yerine getireceğim, def ol!

İbni Abbas’ın rivayetinde:

-Sonra İbrahim, Akabe cemresine geldi. Şeytanı orada görünce ona yedi taş attı. Taşlanan Şeytan oradan kayboldu. O ara melekler koçu getirdiler. Cebrail Aleyhisselam:

-Allah-u ekber, Allah-u ekber, Allah-u ekber diye tekbir getiriyordu. Bunu duyan Hz. İsmail’de:

-Lâ ilâhe illallahu vallahu ekber, dedi. Akabinde, İbrahim Peygamber de: “Allah-u ekber ve lillahil hamd.” dedi. Kurban keserken tekbir almak buradan kalmıştır. Allah-u Teâlâ:

-Beni, ezik ve münkesir gönüllerde arayın, buyurdu. Hz. İsmail, bunlar kimlerin gönülleridir? Diye sorunca, Allah-u Teâlâ:

            -O gönüller, dervişlerin gönülleridir, buyurdu.

Bıçağın kesmediği Hz. İsmail’in yüz otuz yıl yaşadığı rivayet edilir. Babasının bıçakla boynundan kesmesine bir şartla razı olan Hz. İsmail yüz otuz yaşında Hakk’a ruhunu teslim etti. Babasının onu kurban edeceği zaman ki tek şartı:

-Allah’ın emri olduktan sonra kayıtsız şartsız kurban olmaya teslim oldum, demesidir. O olaydan yüz yirmi üç yıl sonra Mevla’ya kavuştu.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!