Eskişehir Özel Ümit Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Gökçe Kundakçı Gelir, insülin direncinin belirtilerini ve hangi hastalıklara neden olabileceğini anlattı ve tedavi yöntemleri hakkında bilgilendirdi. Dr. Gelir, “Sadece egzersiz ve sağlıklı besleme ile yüzde 60 düzeylerinde insülin direnci düzeltilebilir” dedi.

Gün içinde alınan şekeri, yani glikozu enerjiye dönüştürebilmek için insülin hormonuna ihtiyacınız olduğunu aktaran Dr. Gelir, “Karaciğer, yağ ve kas dokusu gibi bölgelerinizde insüline karşı duyarsızlık gelişmesi sonucu insülin direnci oluşur. Bu durumda kandaki şeker enerjiye dönüşemez ve yüksek seviyelerde seyreder. Yüksek şeker oranı bir süre sonra metaboliksendrom ve tip 2 diyabete neden olur. Kısaca özetlenirse, insülin hormonunun gereken düzeyde etkili olamamasına insülin direnci denir” ifadelerini kullandı.

Dr. Gelir, insülin direnci belirtilerini ise şöyle sıraladı:
“Cilde renk veren pigmentlerin artışından ötürü cilt rendinde koyulaşma, deride yumuşama, hızlı ve aşırı kilo alma, kilo vermede zorlanma, adet düzensizliği, aşırı tüylenme, kendini enerjisiz hissetme, sabahları yorgun kalkma, yemeklerden sonra uyku basması, konsantrasyon ve algılama güçlüğü, soğuk terleme ve üşüme, vücut direncinde azalma, hızlı yeme, sık ve çabuk acıkma, baygınlık hissi, tatlı krizleri, elde ayakta titreme, ‘az yediğim halde kilo veremiyorum’ tarzında şikâyetler”
İnsülin direncinin aynı zamanda pek çok hastalığa da neden olduğuna dikkat çeken Dr. Gelir, şunları söyledi: “Kanda dolaşan aşırı insülin; obezite, hipertansiyon ve damar sertleşmesi olarak bilinen ateroskleroz gibi kronik hastalıkların oluşması için uygun bir ortam hazırlamaktadır. Ortaya çıkan kısır döngü, kısırlıktan tüylenmeye kadar çok geniş bir yelpazede bulgu veren polikistikover sendromu yaşanmasına da yol açabilmektedir. İnsülin direnci olan polikistikover sendromlu kadınlarda bozulmuş glikoz toleransı yani halk arasındaki adıyla gizli şeker yüzde 35’e; tip 2 diyabet sıklığı ise yüzde 10’a kadar artmaktadır. Son olarak insülin direnci ve kanser arasında ilişki saptanan çok sayıda çalışma vardır.”

İnsülin direncinin tedavi edilmemesi durumunda söz konusu şikayetlerin giderek arttığını ve kişinin günlük aktivitelerini ve hayat kalitesinin ciddi anlamda kötü etkilendiğini dile getiren Dr. Gelir, “Sonuçta, mutsuz, sürekli kilo artışı olan ve bu durumla bir türlü başa çıkamayan kişiler haline geliyoruz. Ayrıca insülinin fazla olması, şeker hastalığı görülme riskini de arttırıyor. Tip 2 Diyabet’in ise, ağırlıklı olarak insülin direnci nedeniyle oluştuğu biliniyor. Diyabet son yıllara sık görülen bir hastalık haline geldi. Yaygınlığı giderek artıyor ve beraberinde komplikasyon dediğimiz pek çok ek sorunla birlikte seyrediyor. İnsülin direnci, diyabetin öncüsü olduğu için müdahale etmek gerekiyor” şeklinde konuştu.

İnsülin direnci tedavi yöntemleri hakkında da bilgilendiren İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Gökçe Kundakçı Gelir, şöyle konuştu:
“İnsülin direnci olan hastaların; kan şekerini yükseltmeyen düşük glisemik indeksli, posa ve diğer besin öğeleri yönünden de zengin besinleri tercih etmesi gerekmektedir. Patates, havuç, mısır haricinde tüm sebzeler ile birlikte; barbunya, nohut, kuru fasulye, mercimek gibi baklagiller, kepek, esmer ekmekler, elma ve portakal diyet menüsünde yer almalıdır. Trans yağ asidi, insülin direncini artırarak diyabetin oluşumunu gizli bir silah olarak ateşleyebiliyor. İnsülin direncinizi kırmak için kızartma yöntemini bırakmalı, işlenmiş etler olarak nitelendirdiğimiz tüm şarküteri ürünlerinden dolabınızı arındırmalı ve hazır kek dahil paket ürünleri tüketmemelisiniz.”

İnsülin direncine kalkan olan beslenmenin omega 3 yağ asidi içeren hayvansal ve bitkisel kaynaklı besinleri tüketmekten geçtiğini unutmamak gerektiğini belirten Dr. Delir, “Salatalarınıza ya da yoğurdunuza keten tohumu ekleyin, ara öğünlerde ceviz tüketin, haftada en az üç kere somon dahil omega 3’ten zengin yağlı balıkları mutlaka yiyin. Eğer bu besinleri yiyemiyorsanız balık yağı kullanabilirsiniz” diye konuştu.
İnsülin direncine karşı sporun etkilerinden söz eden Dr. Gelir, “Her gün en az 45 dakika sürecek orta yüksek tempoda yürüyüşleri hayata geçirmeyi ihmal etmeyin. Böylece spor yaparken kaslarınız ortamda olan şekeri kolayca kullanacak ve insüline ihtiyaç duymadan kalori yakımı başlayacaktır. Eğer düzenli aktiviteye devam ederseniz yağ yakıcı enzimler devreye girecek, depolanan yağlardan da kolayca kurtulmaya başlayacaksınız. Sadece egzersiz ve sağlıklı besleme ile yüzde 60 düzeylerinde insülin direnci düzeltilebilir. Spor yaparken dikkat edilmesi gereken bazı hususlar da vardır. Yeterli kalp hızı artışına erişilmeli, hareketler arasında gereğinden fazla mola verip vücudu soğutmamalı, kişiye uygun spor yapılmalıdır” dedi.
İnsülin direnci olan insanların çabuk acıktıkları için sık küçük öğünler şeklinde ve glisemik indeksi düşük besinlerle beslenmelerinin uygun olacağını belirten Dr. Gökçe Kundakçı Gelir, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Üç ana üç de ara öğün yapılabilir. Çünkü glisemik indeksi düşük besinler, bireylerin daha uzun süre tok kalmalarını sağlamaktadır, bu besinleri tüketen kişiler tok olmasına rağmen hızla acıkmaktadır. Çay şekeri, reçel, marmelat, pekmez, tatlılar, kurabiye, kek, pasta, bisküvi, çikolata, gofret, beyaz ekmek, mısır ve mısır ekmeği, mısır gevreği, pirinç, şehriye, erişte, makarna, muz, incir, üzüm, kavun, karpuz, kayısı hariç kuru meyveler, hazır meyve suları ve asitli meşrubatlar vb. besinler olabildiğince az tüketilmelidir.” (İHA)