Günümüzde okur-yazar çok... Hemen herkes okur ve yazar. Bu durum ülkemiz adına kıvanç verici bir durum. Ne yazık ki okuyup yazan çok az! Hele dikkatli okuyucu sayısı daha da az. Yazanların sayısı genel nüfusa göre binde dilimlere girmeyecek kadar düşük oranda olduğundan yok hükmünde denebilir.

Okumaktan gaye aydınlanmaktır. Yazmaktan maksat aydınlatmaktır. “İnsan ya öğrenen ya da öğreten olmalı, sakın üçüncüsü olma!” şeklindeki bu uyarı bir Çin atasözüdür.

Bir dönemler gazete okumak kültürü vardı. O da kaybolmak üzere… Okuyup yazan yok mesabesinde ama eleştirmen pek çok…  Nasıl eleştirmen? Okumadığı kitabı, gazeteyi, yazıyı ya da kendi akıl kulağı ile doğru dürüst dinlemediği konuşmaları eleştirenler yığınla…  Bu nedenle neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu tespit edemeyen kitleler ziyadesiyle… Toplumsal bilgi kirliliğinin esas kaynağı bu minval üzere yaşamaktır.  

            Gayemiz soy kütüğü çıkartmak değil… Kur’an ve hadis mesnetli peygamber kıssalarını “Bir kıssadan bin hisse!” düsturu ile anlatmak… Herkesin anlayışı kendi aklı mesabesinde bilinciyle… 

Yusuf kıssasındaki ilkyazımda Hz. Yakup ile Hz. Yusuf’un kıssasına birlikte bakıldığında ilahi ve insani iradenin daha doğru anlaşılacağı açık demiştim.

Yakup Peygamberin on iki oğlu vardır. Bunlardan birisi de Hz. Yusuf’tur. Hz. Yusuf zamanı tarihi “Hitit” ler devrine rastlar. Hititler devri M.Ö. 2000-1000 yılları arasındadır. Hititler, Anadolu ile Kuzey Suriye coğrafyasında yaşadılar. M.Ö. 13’üncü yy. da Yakındoğu’nun önemli imparatorluğu hâline geldiler.

Mısırlılar ile Hititler arasında geçen Kadeş Savaşı tarihin ilk yazılı antlaşmasının yapıldığı savaştır. Kadeş Savaşına, savaş antik Kadeş kenti yakınlarında geçtiği için bu ad verilmiştir. Kadeş Savaşı sırasında Hititlerin başında Kral Muvattali’m vardı. Mısırlıların başında ise Mısır Fravunlarından II. Ramses bulunuyordu.

Kadeş Savaşı’nın çıkmasına neden II. Ramses’in Suriye topraklarında hâkimiyet kurmak arzusudur. O günkü Suriye toprakları üzerinde ticaret oldukça yaygındı. Suriye’yi ele geçirmek için Anadolu’nun gücünü elinde bulunduran Hititleri saf dışı etmekti. 

Her iki devlet de Kadeş Savaşını kendilerinin kazandıklarını söylediler. Böyle söyleseler de Suriye topraklarını o günün iki süper gücü olan Hititler ile Mısırlılar aralarında paylaştılar. Kadeş antlaşması kil tabela üzerine bu minvalde yapılmıştır.  

Hititlerin çöküşüyle Tunç devri kapanmış ve Demir devri açılmıştır. Hz. Yusuf, bu iki güçlü devletten Mısırlılar devletinde yaşamıştır.

Hz. Eyüp, Hz. Yusuf’tan sonra peygamber olmuştur. Hz. Eyüp, İshak Peygamberin oğlu İs’in oğludur.  Hz. Eyüp, Şam’da ikamet ederdi. Zengin, mütevazı ve merhametli idi. Bir gün şöyle söyledi:

-Allah’ım, seni tanıyan tanımayan kullarına verdiğin bu dünyalıklar bu kadar muhteşem ise, Seni tanıyıp Sana kulluk edenlere hazırladığın öbür âlem nasıldır?

Hz. Eyüp’ün deve ve koyun gibi canlı varlıkları oldukça çoktu. Zengin ve gayrimenkulleri de oldukça fazla idi. Kendisi zahit birisi olduğu için dünya malına fazla meyyal değildi.

Kur’an’ın Enbiya suresi ve Sâd suresinde Allah: “Eyüp’ü de hatırla. Hani o Rabbine “Şüphesiz ki ben derde müptela oldum. Sen, merhametlilerine en merhametlisisin” diye dua etmişti… Biz de, onun duasını kabul ettik. Kendisinde olan dertleri giderdik. Bize kulluk edip dilekte bulunanlara ibret için ailesini ve diğer yitiklerini kendisine ziyadesiyle verdik… (Hz. Resul’e) Kulumuz Eyüp’ü de an. Hani o, Rabbine “Şeytan bana bir sıkıntı dokundurdu” diye seslenmişti. Biz de, ona: “Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek su” dedik.” buyuruyor.

Hz. Eyüp gündüzleri oruçlu ve geceleri namazlı geçirirdi. Savm ve salat onun en önemli uğraşı idi. Kimsesizleri, yoksulları, garipleri ve yetimleri sahiplenirdi. Onların ihtiyaçlarının karşılardı.

Şeytan ise, onun bu durumunu çekemezdi. Bu yüzden şeytan, Hz. Eyüp’e haset ederdi. Şeytan, Hz. Eyüp’ü Allah indinde ve kullar nezdinde itibarsızlaştırmak için elinden geleni yapıyordu. Şeytan, yine bir gün bir yılanla yola çıktı. Allah-u Teâlâ tarafından:

-Ey melun! Yine hangi kötülüğü işlemek için yola çıktın? Diye bir ses geldi. Şeytan:

-Bütün kullarını istediğim tarafa çektim. Yalınız halis ve ihlaslı kullarına bir şey yapamadım. Allah-u Teâlâ:

-Ey melun! Benim, Eyüp kulumun hangi ibadetinde hangi kusurunu buldun ki, onu yolundan sapıtmaya çalışıyorsun? İblis:

-Ona, melekler gönderirsin. Servet verirsin. İyilikle anarsın. O da bunlara şükreder. O, bu nedenle doğrudan sapmıyor. Ondan bu verdiklerini kıs… İşte o zaman beni, onun servetine ve aile efradına musallat et. Görelim, o vakit sabredecek mi? Allah-u Teâlâ:

-Seni, onun malına ve evladına musallat ettim. Ne yapabilirsen yap! Devam edecek!

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!