İnsan sözünü iki dille söyler. Biri beden dili denilen hâl dili, diğeri ağızdaki dille... Bu iki dilin birbirine uyumu önemli. Söz, akıl ve vicdanın yörüngesinde söylendikçe insan hem halk,hem de hak katında değer kazanır.   İnsan uzuvları bazen birbiriyle konuşup durum değerlemesi yaparlar. Birbiriyle konuşup şerden uzak hayır söyleyen uzuvların sahibi kendisi ve başkalarıyla barışık insandır. İnsanı seven, hoşgörülü kişilerin her iki dili aynı doğruyusöyler. Doğru söz, dürüst davranış her türlü kötülükten uzaktır. Yalan, iftira ve gıybet gibi kem sözler her türlü kötülüğe yol açar.  

İnsaf ölçüsünde akıl: “Ey dil, söyle!” der. Dil: “Ne söyleyeyim.” deyince, akıl: “Olur, olmazzamanda patavatsız sözler söyleme. Gönüller yıkıp başımı derde sokma.” der. Dil: “Sen akılsın, bana akıl ver. Neyi, ne zaman söyleyeyim.” deyince, aklın: “Ey dil, bahaneye mahal yok. Nerede olursan ol, neyi söylersen söyle daim doğruları söyle. Birilerine yaranmak için ona, buna iftira atıp kara çalma. İnsanları aldatmak yönelik yalan söyleme. Laf taşıyıp insanları birbirine düşman etme! İnsanları itibardan düşürmek için çekiştirme. Hasetliğinden gıybet batağında boğulma.” demesi, hepsinden önemli.

Dil, insanı bedbahtta eder, bahtiyar da.  Akıl: “Ey dil! İnsafla söylenen sözler, ateş gibi faydalıdır. Yangın gibi zararlı değil… Kontrolden çıkmış ateşin yangına dönmesi misali kontrolsüz sözler de insanı perişan eder. Ateş yangına dönüşmedikçe pişirir, olgunlaştırır, ısıtır ve aydınlatır. İnsanlığa fayda sağlar. Yangına dönüşen ateş yakar, yıkar. Ortalığı harabeye çevirir. Faydalı ateş ol. Pişir, ısıt, olgunlaştır ve aydınlat da dünya âleme faydan dokunsun.   Ey dil! Öyle söz söyle ki, karınca misali Süleyman’ a kendini sorgulatsın. Aynı anda karıncalar deresindeki karıncaları çiğnenme felaketinden kurtarsın.” der.

Öngörü, uyarı veya bilgilendirme ancak dürüstçe davranış ve doğru sözle olur. Hz. Süleyman insanlardan, cinlerden ve kuşlardan ihtişamlı ordular kurmuş. Bu orduların haşmetinden bir karınca, karıncalar deresinde diğer karıncaları bir şekilde uyarmış: “Ey karıncalar! Süleyman’ın ihtişamlı orduları geliyor. O ordular, sizi ezip geçmeden hemen yuvalarınıza dönün.” demesi, üzerine Hz. Süleyman tebessüm etmiş. Karınca da: “Ey Süleyman! Yarın hak mizanına varınca, çiğneyip geçtiğin her karınca alır senden hakkını, hakkınca.” demiş. Dürüstçe söylenmiş bu söz Süleyman’ın vicdanını, insafını, izanını, irfanını silkelemiş. Süleyman’ın aklında yeni bir ufuk açmış. O da, ayette bildirildiği gibi: “Ey Rabbim! Beni, kendime hâkim kıl. Nimetlerine şükredeyim. Hoşnut olacağın iyi iş yapayım. Beni, iyi kulların arasına kat.” demiş. Hz. Süleyman, karıncanın sözünü dikkate alınca taraflardurumdan memnun kalmış. Süleyman’ın o sözünü Allah beğenmiş ki, Kur’an’da insanlığa ders olsun için bildirmiş.

Ne olursan ol. Kim olursan ol. Karşıdaki muhatabı dikkate al. Muhatap karınca bile olsa hayatını hiçe sayma. Onun da can taşıdığını unutma.  Allah’ın verdiğine haset ve husumet besleme. Beslediğin kin, Allah’ın kahrına dokunursa akıbetin berbat olur. Daim işin ve sözün güzel olsun. Dürüstçe, doğruca olsun. “Ve men ahsenü gavlem mimmen de a… “ ayetinde, Allah: “Ben, Müslümanlardanım deyip dürüstçe çalışan ve Allah’ın hakkına çağıran kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?”  buyruğu ile insanlığa tembih yapıyor.

Değerli dost! Müslümanın sözü ve işinde örneği Muhammed Mustafa’dır. Bedir Savaşındapeygamber ve arkadaşları müşriklerden önce Bedir’de konuşlanıp su kuyularını tutmuşlar. Müşrik düşman askeri Bedir’e geldiğinde suya ihtiyaç olmuş. Düşman taraftan bir grup gelip Müslümanların kontrolünde olan kuyudan su almak istediklerinde Peygamber, Müslümanların kanlarını döküp canlarını almak isteyen düşmanlara dahi kuyudan su almalarına izin vermiş. Bu durum İslam’ın merhamet ve barışa ne kadar önem verdiğinin göstergesidir. Su verdiği o kişiler savaş sonrası Müslüman olmuşlar. İşte İslam’a tebliğ budur. 

Akıl, dil, göz, kulak, el, ayak vs. insanın hizmetine verilmiş. Uzuvlarının her birine hakkınca hükmet. Kontrolden çıkan her azan seni felakete sürükler. İnsanı, Allah’ın öfkesinden kurtaran üç realite akıl, iman ve hayâ… Akıl, iman ve hayâ iş birlikteliğinde söz güzelleşir. Öz güzelleşir. Öz güzel olunca göz de güzel görür. Güzel söyleyen dil, güzel gören göz ve güzel değerlendiren akıl sahibini cennette götürür. Kişiye değer kazandırmayan akıldan, imandan ve hayâdan kime ne fayda gelir? İfrat ve tefritte düşüren akıl, iman ve hayâ ancak kişiyi cehenneme sürükler? 

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!


 

​​​Yunus Emre GÜLLÜ / 01 EKİM 2022 / Milli irade