Dün, yine günlüğümü karıştırıyordum. Günlüğümde, yaklaşık on beş yıl önce kaleme aldığım şöyle bir yazı gördüm ve tekrar okuduğumda insanlık adına üzüldüm. Vahşet nitelikli böyle bir hâli sizlerle paylaşmak istedim.

 

İnsan bu kadar çılgın ya da çıldırmış olamaz! 25.07.2005 Günü öğle saati 12.30’da bir TV kanalında haber programı izlerken, Meksika’da kutlanmakta olan “Geleneksel Bakire Kız Festivali” törenlerinde yaşanan bazı bölümler gösteriliyordu. Gösterilen bölümlerdeki çılgınlıklar izleyenin tüylerini ürpertiyordu.

 

Çılgın gösteriler kısmi de olsa insan, kendisine bazı soruları sormadan edemiyor. İnsan hayatı bu kadar ucuz mu? İnsanların boğa boynuzları veya tekmeleri altında can vermesine mahal vermek hangi anlayışın ürünü olabilir? İnsanların bir pamuk yığını gibi boğa boynuzu etkisiyle yerden yere savrulmasına; çılgınlık ya da vahşet denmez de ne denir? Ne denirse densin bu tür görüntüler vicdanlara elem veriyor.

              

Eğlence mi tamam! İnsan hayatında eğlence önemlidir. Aksini söylemek mümkün mü? Her bireyin olduğu gibi toplumlarında eğlenmek elbette hakkı… Eğlence hak da olsa, bir hudut olmaz mı?

 

Evrensel düşüncede insan haysiyet ve hayatiyeti her şeyin önündedir. Hatta daha da ötesi, insan hayatı söz konusu olunca eğlencede olsa, festivalde olsa onurun korunması ve güvenliğin sağlanması zorunludur. Farklı iki canlının yarışı mevzubahis olunca, hangi canlı zarar görürse görsün canlının zararı vahamettir.  Evet, tüm canlıların en kıymetlisi insandır. Arenalar ve boğa yarış pistleri birer mezbaha değildir. İnsan ya da hayvanların ölümüne sebep oluncaya kadar işi uzatmak vahşettir.

 

Hangi örf, adet ve gelenek olursa olsun! Oluşan ya da oluşacak acıklı manzaralarla insanlar ağlamasın! Yürekler sızlamasın. İnsan kolay yetişmiyor. Bir insanın yetiştirilip, büyütülüp topluma kazandırılması, paha biçilemeyen bir realite... İnsanların heba olduğu gibi can taşıyan boğalarda heder olmasın. Çılgınlık uğruna veya festival adına hüzünler yaşanmasın.

 

Her toplumun kendine özgü, örf ve adetlerinin olması normaldir. Bunun yadırgayacak bir tarafı yoktur. Festival boğa yarışları da olsa eğlenceyi tadında bırakmak lazım! Festival de, spor da olsa güzelliklerin dışına çıkılması insanı rencide ededen boyutlara ulaşmış ve ölümlere meydan verilir hâl almışsa bu tür tertipler ya çılgınlık ya da vicdansızlıktır.

 

Her sosyoekonomik olgu, festival ve eğlencede insan plandadır. Meksika’nın kendine has kültürel zenginliklerinden olan “Geleneksel Bakire Kız Festivali” ülke insanının bu yarışlarda aldığı zevk ve duyduğu heyecan… Kendileri bunu bir eğlence türü olarak düşünebilirler. Kaza sonucu oluşan elim olaylar için söylenecek fazla söz yoktur. Yeter ki ihanet, ihmal ve tedbirsizlik olmasın. Yunus Emre’nin şu beytine bakıldığında insana verdiği değeri görmek mümkün:

 

“Okudum bildim deme

 Çok tâat kıldım deme

 Eri hak bilmez isen

 Abes yere yelmektir.”

 

Bu güzide dörtlükte Yunus’un insanlığa seslenişini doğru duymak gerekir. O, bu beytinde kişinin tutum ve davranışı üzerinde durmuş. Yunus, şiirlerinde bu dünya ile öbür dünya hayatı ahvalini işler. Yaşamın müspet ve menfiliklerini dile getirir. Sevgi, dostluk ve insan hayatının azizliğini konu eder.

 

Diğer yandan İspanya’da tertiplenen boğa yarışlarındaki amacın ölen boğa etlerinin fakir ve yoksullara dağıtılışındaki mantık ya da mantıksızlığı aklın idrakine bırakmak doğru olur.  Her ne kadar amaç sosyal yardım ve dayanışma gayeli de yapılsa, içeriği vahşet dolu. Vahşetin neresinde eğlence, festival, spor, turizm, ticaret ve sosyoekonomik durum söz konusu olabilir?

 

Muhakkak ki, bu yönlü festival ve boğa yarışlarının olumsuzlukları yanında olumlu taraflarının varlığı göz ardı edilemez. Yüz yıllardır yapılan “Boğa Yarışları” mutlaka çeşitli düzenlemelerle bu günlere gelmiştir. Şartları eşit olmayan iki farklı canlının yarışı olan eğlenceden acılar ve ıstıraplar giderilerek düzenlemesi daha güzel değil mi?

 

Bir ferdin, insanlık için ne kadar değerli olduğu son birkaç aydır dünya coğrafyasında kendini epeyce hissettirdi. Korona virüs illetinin hortlaması toplumsal huzur için insan sağlığının yanında sevgi, saygı, hoşgörü ve barışın önemini dünya insanlığına hatırlattı.

 

Yazımıza, Araf suresi 69, 70 ve 71’inci ayetlerinin: “Ey iman edenler! Sizler, Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın. Allah, Musa’yı onların söylentilerinden temize çıkardı. O, Allah yanında hatırlı biri idi… Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin… Allah, işinizi yoluna koysun ve günahlarınızı bağışlasın…” meali ile son noktalayalım.