İş ve parasal ilişkiler kişiliğin aynasıdır. Herkesin yaşantısı kendi kişiliğini yansıtır. Doğru olan adam gibi davranmaktır. İnsanca yaşam, mazlumu mağdur etmeden her yaşı tadında yaşamaktır.Dürüstlükse alacaklıyı zora sokmamak ve mazluma “ah” çektirmemektir. Toplumsal yaşamda çıkar ilişkileri söz konusu olur. İnsan, ilişkiler ağında değer kazanır ya da kaybeder. Dürüstlük alış-verişte, vefa yolculukta, uyum komşulukta belli olur. Gerisi teferruat...

Toplumla uyumlu yaşamak zordur. Uyumlu yaşam insaf, izan, eğitim, görgü, bilgi ve ilke ister. İnsani kalite, toplumsal uyum zorluklarını aşmakla değer kazanır. Toplumsal yaşam sosyal çevreyle yaşamdır. Sosyal çevre, suyun dalgaları misali merkezden çembere açılır. Düzgün yaşam, toplumsal akıntıya göre yaşam değildir. Hayatın debdebesine kapılmadan, yavan düşmeden istikbal ve istiklal hesabıyla yaşamaktır. Dürüstlük, adetle can bulur. Gerisi laftır. Ziya Paşa: “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.” demiş.

05 Mart 2022 Günü, saat 06.30’da Eskişehir Atatürk Bulvarından hareketle Uludağ kültür turumuz başladı.  Daha önce kültür turları ile seyahatlerim olmuştu. Gayem turlar arası kıyas değil. Arşiv bağlamında geziden izlenimleri yazıya dökmek…Bursa girişinde “Tur rehberi” kafileye dâhil oldu. Kafileye, Bursa’nın Uludağ yamacındaki Cumalıkızık yerleşkesinde saat 09.30 sularında kahvaltı molası verildi.

Cumalıkızık, turizm vasfıyla yörede hatırı sayılır ticaret merkezi olmuş. Yaz ve kış pek çok ailenin geçimini buradan sağladığı belli. Elbet yemek, içmek, uyumak gibi gezmekte insanın zaruri ihtiyacıdır. Başkasının hakkını ihlal etmedikçe dünya nimetlerinden faydalanmak evrensel insan hakkıdır. Hz. Peygamberin “Tebdili mekânda fayda vardır.” tavsiyesindeki öneme dikkat lazım! Turizmin sosyoekonomik katkıdan sağlığa kadar yaygın faydaları göz ardı edilemez.

Kahvaltıda, ikramlar arasında domates reçeli de vardı. Doğrusu, domates reçelini ilk kez gördüm. Cumalıkızık’da daha önce kahvaltı yapmıştım. Sağlık sorunu hariç yemek seçeni yadırgarım. Birilerinin beğenmedikleri başkaları için hayati öneme haiz olabilir. Kahvaltı sonrası Cumalıkızık gezisinde rehber anlatılarında, köye “Cumalıkızık” isminin verilişi ile “Cin sokağı” nın tarihi önemine değindi. Rehber: “kızık” dağın zirvesi ile vadi arasındaki yamaç anlamında da kullanılıyor, dedi. Bölgeye yapılanan köylerden evvelde camisi olan tek köy burasıymış. Etraftan bu köye Cuma ve bayram namazı kılmaya gelenler köye “Cumalıkızık” adını koymuşlar.

Kurtuluş Savaşında Bursa, Yunanlılar tarafından işgal edildiğinde Cumalıkızık’da düşman baskınına maruz kalmış.  Köyün sokak planlaması güzel yapılanmış.  Bütün yollar, karşıdan bakıldığında çıkmaz sokakmış gibi görünse de, esasta öyle değil. Bütün sokaklar köy meydanına çıkıyor. Köy merkezinde bu sokaklar arasında bir de daracık tek insanın geçebileceği ve uzunluğu 100 metreyi geçmeyen bir sokak var. Ufak ya da daracık anlamında bu sokağa “Cin sokağı” demişler. Köylüler, Yunan baskınında bu sokaktan geçişle düşmanı yanıltmışlar. Türk köylerinde ekseriyetle benzeri sokaklar vardı.

Saat 11.00 sularında Cumalıkızık’tan hareketle Bursa merkezden geçip Uludağ’ı tırmanışa başladık. Yolun büklüm büklüm şekillenişi yokuşu tırmanışı kolaylaştırıyordu. Uludağ, yaklaşık 2500 rakımlı bir doğa harikası.  Dağın hemen eteklerinde kar yağışı ile karşı karşıya kaldık. Lapa lapa yağan karlar görüş mesafesini düşürmesine rağmen doğaya farklı güzellik katıyordu. Yol sağlı sollu orman ağaçlarıyla kaplı idi. Kayın, gürgen, çam ve sedir ağaçları yoğundu. O coğrafyadaki ağaçlar arasındaki uyum anlayana çok şeyler söylüyordu. Küçükten büyüğe her biri kavgaya, savaşa mahal vermeden yükseliş ve gelişimin görüntüsünü veriyordu.

O ağaçlara sordum: Kalem gibi dosdoğrusunuz, bu özellik nedendir? Dediler: “Görev anlayışından. Biz, bize verilen görevi tam yaparız. Birbirimize ihanet etmeyiz. Birbirimizin sırtından geçinmeyiz. İlerlerken doğru kaldıkça daha yükseğe boy salmak kolaydır. Boy saldıkça etrafa genişleriz de... Amacımız, çevreye yarar sağlamaktır.” dediler. Koro hâlinde ağaçlar: “İnsanoğluna sormak isteriz. Nedir aralarındaki bu kavgalar, savaşlar, hileler, ihanetler, zulümler vb. sıkıntılar? Yaşam güzeldir, yaşamı çirkinleştiren insanın kendisi… Yaradan, aklı varlıklar içerisinde tek insanoğluna vermiş. İnsan, aklın kıymetini bilmeli. Aklı kötülüklerde değil iyiliklerde kullanmalı.

İnsan kendisine aklın kötülük yapmak için mi, iyilik de bulunmak için mi verildiğini düşünmez mi? “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” ayetine akıl erdirmez mi? Bu emir, insana yüklenen insani görev değil mi? İnsanlık hoş görü, tahammül, sevgi, saygı, empati vb. erdemli değerleri yürürlükten kaldırmış gibi davranıyor.” dediler. Kar, zirveye tırmandıkça yükseliyordu. Oteller bölgesine kar yağışı altında ulaştık. Bir sürelik serbest dolaştık. Saat 14.30’da ekmek arası köfte ikramını müteakip geri dönüş başladı. Bursa’yı çıkıştan itibaren otobüsün içi yer yer şenlendi.  Çok şükür, her hangi bir sakametlik olmadan ilk çıkış mahalline aynı günün akşamı saat 20.00’de döndük.

Yazımda sade ve halkın güncel dilini kullandım. Maksadım, okumayı kolaylaştırmak… İki yıldır dünyayı kasıp kavuran “Covid-19” salgın hastalığı nedeniyle hareket alanımız daraldı. Salgının başlangıcından bu yana maske ve mesafe kuralının yanında dar alanda yaşamı seçtik. Tedbiri elden bırakmadan tevekkülü Allah’a havale ettik. Sağlıklı ve güvenli yaşam için bazı davranışlardan feragat şart...Dilerim, insanlık bu salgın hastalıktan tez zamanda kurtulur.  İnsanoğlu pek çok şeyden kurtulur da, birbirine düşmanlık ve hile yapmaktan nasıl kurtulur?

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!

Yunus Emre GÜLLÜ - 17 MART 2020 / Milli irade