Bizim köy, bizim Kırka, bizim Seyitgazi, bizim Kümbet ve velhasıl bizim coğrafya Frig vadisinde güzel bir yöre. Beşeri ilişkilerden cenaze teşyi üzerinde durmak istiyorum. Teşyi, cenazeyi uğurlamak için kullanılan bir söz. Bizim yörede kim olursa olsun cenaze defin işleri gerçekleşinceye dek pek çok kişi komşuluk, hemşerilik gibi insani görev bilinciyle dünya işlerini öteleyip cenazeyi kabre teslime kadar vefayı esirgemez. Defin, cenazenin toprağa teslimidir. Böyle davranışlar milli ve manevi kültürün yaşatılmasıdır. Kırsaldaki bizim yöre halkının cenazeye karşı vazife kültürünü dile getirdikten sonra kent halkında gördüğüm ilgisizliğe değinmek istiyorum. Covid zamanı hariç…

Son zamanlarda kent halkı cenazeye karşı neden ilgisiz? Moda hâle gelmiş garabetlerden biri de cenaze namazında karşıdan yararsız, anlamsız duruşlar. Cenaze namazı faydasız, deme! Akıl gözün görüyorsa bugün ona olanın yarın sana olacağını gör. Korteje katılmak: “Allah’ım, bu kişiyi ben iyi bilirim. Sen de, onu iyiler arasına kat!” demektir. Mevtaya son görev, mezarına cennet nimetleriyle buluşması duası ile bir kürek toprak koymaktır. Mülk suresi 2’de Allah: “Hanginizin güzel davranışta bulunduğunu sınamak için ölümü ve dirilişi yaratan O’ çok güçlüdür, çok bağışlayandır.” uyarısına kulak vermeli. 
 
İslam kültüründe Müslüman, kimsesiz bir cenazeyi gayri Müslim bile olsa yıkar. Kefenler kendi milletine defin için teslim eder.  Mevtayı yermek yerine iyiliklerini düşünmeli. Nisa suresi ayet 94’de Allah: “Ey iman edenler! Allah yolunda adım attığınız zaman iyi düşünün, dinleyin ve size İslam selamını veren kişiye, dünya zevklerine göz dikerek: “Sen, Mümin değilsin demeyin…” ikazı, aklı olana yetmez mi? Musalla üzerinde, tabut içerisinde duran mevtanın halini görmeyen gözden, suskun çığlığını duymayan kulaktan ve vaziyeti anlamayan akıldan kime ne hayır gelir?  Diri, ölünün durumunu görsün de ibret alsın diye bizim kırsalın coğrafyasında mezar taşlarına: “Bugün bana. Yarın sana. Oku bana bir Fatiha.” yazılırdı. Bir ölünün, diriye söyleyeceği bu ibareden daha anlamlı söz ne olabilir? 

Son zamanların kent yaşamında gördüğüm esef verici manzaralardan birini milli ve manevi değerlere duyarlı insanlarla paylaşmak istedim.  Aynı sokak ya da aynı apartmandan çıkan bir cenazenin defnine katılımcı bir veya iki kişinin varlığı… Komşuluk ilişkileri böylemi olmalı? Cenazenin teşyi, defin işleri komşu işi… Bu iş, böyle biline! Hadis-i şerif işlevinin ne olduğunu bilmeyen, ayetle hadis arasındaki bağı anlamayan şarlatan tiplerden bir yobaz ya da hokkabaz çıkıp bu durumun böyle olduğuna dair bir hadis göster diyebilir. Onlara Allah, izan versin demekten başka söylenecek sözden başkası israftır. İsrafta haram! Ona harcanan zamanın zaman harcayandan huzuru mahşerde şikâyetçi olacağı biline. 

Günün birinde İsa Peygamberin sokakta koşarak kaçtığını görenler: “Ey İsa, neden kaçıyorsun?” dediklerinde, “Siz de kaçın geriden gafil geliyor.” demiş. Yetmez mi, böyle bir uyarı akıl sahiplerine? Cenaze kim olursa olsun saygı gerekir. Mevta bu dünya insanı değil bir başka dünya insanıdır. Ölüm son değil yeni bir hayata doğumdur. Cenaze namazı ölüye duadır. Yöre halkı üzerine farz-ı kifâyedir. Cenaze namazına durmak ölünün iyiliğine tanıklıktır. Taksiratının affını Allah’tan istemektir. Cenaze namazı, cenaze ile hesaplaşma vakti değildir. Kimin kimden ne alacağı, kimin kime ne vereceği varsa mahşeri gün eksiksiz, torpilsiz hesabın görüleceği gündür. 

Savunmasız ölü ile hesaplaşmak olmaz. Asıl helallik kişinin kendini savunabilir olduğu zamandaki helalleşmektir. Müslüman helalleşmeyi düşüneceği yere hak yememeyi düşünse daha doğru olmaz mı? 
Ölümü düşünen mağrur olmaz. Mağrur olup mazlumu mağdur etmez. Mağrur kırmızı ışıkta bile geçmeyi kendisine hak bilip mazluma yeşil ışıkta geçme hakkı tanımayandır. İnsan doğruları yanlış, yanlışları da doğru görerek yanılır. Tuhaf olan Müslümanın neyin doğru neyin yanlış olduğunu idrak etmemesi. Müslümanın garabetten kurtulduğu an insanlığın adaletle buluştuğu, huzur ve güvene kavuştuğu andır. 
Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!
                Yunus Emre GÜLLÜ-27 NİSAN 2024 / Milli irade