Her yıl 16-22 Eylül tarihleri arasında kutlanan Avrupa Hareketlilik Haftası, şehir yaşamına bir ayna tutuyor. Trafikte geçen saatler, egzoz dumanları, gürültü, hareketsizlik ve buna bağlı sağlık sorunları… Bir hafta boyunca belediyeler etkinlikler düzenliyor, bazı yollar araçlara kapatılıyor, bisiklet sürüşleri, yürüyüşler yapılıyor. Peki sonra? Her şey eskiye mi dönüyor?
Hareketlilik Haftası’nın temel mesajı çok açık: Daha sürdürülebilir, sağlıklı ve yaşanabilir kentler istiyorsak bireysel tercihlerimizi de gözden geçirmeliyiz.
Arabadan İn, Hayata Karış
Hareketsizlik, günümüz şehir insanının görünmeyen hastalığı. Her şey elimizin altında, birkaç adımlık mesafeye bile araba ile gitmek alışkanlık olmuş durumda. Oysa yürümek sadece ulaşım değil, aynı zamanda bir sağlık, sosyalleşme ve farkındalık aracıdır. Kaldırımlarda yürüyen bir insan, pencereden sarkan çocuğu fark eder. Bisiklet süren biri, bir sokak kedisine yol verir. Yani hareket halinde olmak, insanı insan yapan değerlerle yeniden buluşturur.
Temiz Hava Bir Lüks Değil, Haktır
Trafik yoğunluğu sadece zaman değil, soluduğumuz havayı da çalıyor. Avrupa Hareketlilik Haftası boyunca yapılan “arabasız gün” etkinliklerinde şehirlerin nasıl nefes aldığına tanıklık ediyoruz. Bu durum, şu soruyu sordurmalı: Neden her gün biraz daha temiz bir şehir için çaba göstermiyoruz? Egzoz yerine kuş sesi duymak istiyorsak, toplu taşıma kullanmak, bisiklet sürmek ve yürümek birer tercih değil, zorunluluk haline gelmeli.
Değişim Yukarıdan Değil, İçeriden Başlar
Elbette belediyelerin planlamaları, altyapı çalışmaları ve politikalar çok önemli. Ancak hiçbir şey bireylerin günlük yaşamındaki küçük değişiklikler kadar etkili olamaz. Çocuğunu okula yürüyerek götüren bir ebeveyn, işe bisikletle giden bir çalışan, alışverişini bez çantayla yapan bir genç… Her biri, bir zincirin halkasıdır. Ve bu halkalar birleşince koca bir toplumu değiştirir.
Sonuç Olarak...
Avrupa Hareketlilik Haftası sona erdi, ama verdiği mesaj hala çok taze: Şehirleri yaşanabilir kılmak için bir haftalık farkındalık yetmez. Bu farkındalığı günlük yaşamın bir parçası haline getirmeliyiz. Çünkü sağlıklı şehirler, sağlıklı bireylerle mümkün. Ve unutmayalım; daha çok yürüdüğümüz, daha az kirlettiğimiz, daha fazla gülümsediğimiz bir şehir, sadece hayal değil