Tüketiciyi Destekleme Derneği (TÜKDES) Çözüm Merkezi Üyesi Ayşe Keskin, çocukların aile ve ülke ekonomisine katkıda bulunmayı kendilerine görev edinmelerinin gerekliliğini savunarak, “Tüketim Bilinci ve Kaynak Yönetimi ders olarak okutulmalı” dedi.

Tüketici sıfatının dünyaya gelinen ilk andan itibaren taşındığını aktaran Keskin, insanın havayı, suyu, enerji kaynaklarını, tarım ve sanayide üretilenleri, sunulan çeşitli hizmetleri tüketen bir canlı olduğunu belirtti. Kullanılan kaynak ve hammaddeler hiç bitmeyecekmiş gibi tüketildiğini vurgulayan Keskin, “Sanki yeryüzünde yaşayan son nesil bizmişiz gibi. Oysa hâlihazırda yaşadığımız dünyanın gerçeklerine baktığımız zaman, sonsuz zannettiğimiz kaynakların bile çok yakında kıtlığını çekebileceğimizi acı bir şekilde fark etmiş; buna rağmen bir yandan hızla bu kaynakları yok etmeye ve kirletmeye devam ederken, bir yandan da tüm dünyaca bu sorunlara çare bulma arayışı içindeyiz. Küreselleşmenin de etkisiyle uzağımızda cereyan eden olayların kısa zamanda bizi de etkisi altına aldığını ve yansımalarını savaş, pandemi, ekonomik faktörler, iklim değişikliği gibi hep beraber yaşayıp görmekteyiz” ifadelerini kullandı.

“Bilinçli tüketim aynı zamanda ülkemize sahip çıkma, koruma göstergesidir”
Çocuklara zorunlu eğitimin her kademesinde ‘Tüketim Bilinci ve Kaynak Yönetimi’ dersinin zorunlu olarak okutulması gerektiğini vurgulayan Ayşe Keskin, onların aile ve ülke ekonomisine katkıda bulunmayı kendilerine görev edinmelerini sağlamak gerektiğinin altını çizdi. Satın alma davranışının sadece "ekonomik" bir süreç olmadığı, algıların da devrede olduğu "psikolojik" bir süreç olduğunun farkına varmanın önemine değinen Keskin, şöyle devam etti:

“Gerçek ihtiyaçlarımız doğrultusunda hareket etmeliyiz. Satın alma işleminden önce, ödeyeceğimiz ücreti hangi şartlarda kazandığımızı; çöpe atıp, israf ettiğimiz ürünün de hangi aşamalardan geçerek üretilip, bize sunulduğunu göz ardı etmemeliyiz. Ev ve işyerlerinde yaptığımız her işi, işin gereklerine uygun, planlı ve koordineli olarak gerçekleştirmeli, ikinci bir düzeltmeye, dolayısıyla kaynak ve hammadde israfına neden olmamalıyız. Bütün iletişim kanalları ve basın yayın araçlarını etkin kullanarak, takip ve izlenirlik ihtimali yüksek seçenekleri tercih ederek bilinçlendirici ve uyarıcı kamu spotları oluşturmalıyız. Bilinçli tüketimin aynı zamanda ülkemize sahip çıkma, koruma göstergesi olduğunun idrakiyle, ‘Evrensel Tüketici Haklarını’ hayata geçirerek, hak ettiğimiz hizmet, layık olduğumuz gelişmişlik düzeyi ve daha adil bir yaşam için çıkmış olduğumuz bu kutlu yolda sizleri de, bizimle birlikte yol almaya, birlikte güçlenmeye davet ediyor, ‘15 Mart Dünya Tüketiciler Günü’nüzü kutluyoruz.”