“1955’ler de başlatılan EOKA hareketi kısa zamanda pek ala söndürülebilirdi. Bu yapılmadı, zorlayıcı önlemler alma yoluna gidilmedi. Gevşek hareketler Makarios ve Grivas’a cesaret veriyor, ellerini kollarını sallayarak meydanlarda dolaşıyorlardı. Ancak yıllar sonra İngiliz kadınlar çarşı ortasında vurulmaya başlayınca tedbirler alınmışsa da iş işten geçmiş alevler bacayı sarmıştı” 1979

       

    Dr.Fazıl KÜÇÜK

 

Uluslararası anlaşmazlıkların çözümünde genellikle denge kurulmaya özen gösterilir. Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken de bu ilkeye uyulduğu biliniyor. Doğu Akdeniz de kurulan Türk Yunan ve İngiliz dengesi Rumların bu anlaşmayı kabule yanaşmamaları nedeniyle 3 yıl gibi kısa sürede yerinde yeller eser duruma getirildi. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş anlaşmalarının en büyük özelliği Türkler ve Rumlar arasındaki dengeyi de korumayı amaçlıyordu. Bu nedenle garanti ve ittifak anlaşmaları imzalandı.

Günümüzde en çok tartışma konusu olan bu ilkeler iki toplum arasında ki güveni sağlamaya yönelikti. 1963 Aralık ayında başlayan saldırılar etnik temizlik harekatına dönüşmüş olmasına karşın uluslararası toplumun yaşananlara zamanında ve yerinde tepki vermemesi nedeniyle bu günlere gelinmiştir.

1974 Temmuz ayında Makarios’a karşı girişilen darbe sonrasında Türk Silahlı Kuvvetlerinin yukarıda adı geçen anlaşmalara dayanarak müdahalesi sonrasında bugünkü 2 bölgeli yapı oluşmuştur. Köprülerin altından akan su yinede karşı tarafı uzlaşma noktasına getiremiyor. Geçtiğimiz günlerde mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gideni 20 Temmuz’a neden olan sebepleri düşünmeliyiz diyordu. Bu güne kadar yaşananları sorgulamamasını büyük bir eksiklik olarak görüyoruz. Geldiğimiz aşamada sorgulama sonrasında daha uzlaşıcı bir tavır takınabileceğini ummak istiyoruz.

Türkiye ve Kıbrıs Türkünün bütün iyi niyetine karşılık hala daha yasal kuralları işleterek adada bulunan Türk Silahlı Kuvvetlerini bundan böyle işgalci olarak görmeyeceklerini en kısa sürede açıklamalarını istiyoruz. Bunu yapmadıkları takdirde yarım yüzyılı aşan süredir sürdürülen görüşmeler uzun süre daha dünya gündemindeki yerini koruyacaktır.

Bütün bunlar yaşanırken Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kutsayarak müzakere edilemez noktasına taşımak anlaşmaya yanaşmayacaklarının bir başka göstergesidir. Bu konuya ilişkin olarak Rum siyasi partilerinin ortak görüşte olduklarına Anastasiadis’in danışmanlarından hukukçu Triandaflidis yaptığı açıklamada “Hiçbir siyasi liderin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurumsal olarak yada pratikte daha azını müzakere etme hakkı ve yetkisi yoktur” diyordu. O zaman sormak durumundayız bu güne değin müzakere diye yaptıkları çalışmaların ne anlama geldiğine de açıklık getirmeleri gerekiyor.

Kıbrıs Cumhuriyeti onlar için ne kadar kutsal ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de Kıbrıs Türkleri için aynı ölçüde kutsaldır. Önümüzdeki günlerde Nev York da yapılması düşünülen görüşmelerin hukuki zemininin devletten devlete olarak belirlenerek başlanması gerekiyor. Aksi durumda, havan, sulu kullanılmaya devam edilecektir.

Geldiğimiz noktada Türk ordusunu işgalcilikle suçlayanların iyi niyetten yoksun olduklarının artık anlaşılması gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…