Klostrofobi, bireyin kapalı veya sıkışık alanlarda yoğun bir korku ve rahatsızlık hissettiği bir anksiyete bozukluğudur. Bu durum, asansörler, küçük odalar, tüneller, MR cihazları veya kalabalık toplu taşıma araçları gibi çeşitli ortamlarda ortaya çıkabilir. Klostrofobik reaksiyonlar, terleme, titreme, nefes darlığı, kalp çarpıntısı, baş dönmesi ve hatta panik atak gibi fiziksel belirtilerle kendini gösterebilir. Bu yoğun korku ve kaygı, bireylerin söz konusu ortamlardan kaçınmasına ve günlük aktivitelerini kısıtlamasına yol açabilir.
Klostrofobinin kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik yatkınlık, travmatik deneyimler (örneğin, küçük bir alanda mahsur kalma) veya öğrenilmiş davranışlar gibi faktörlerin rol oynayabileceği düşünülmektedir. Çocukluk döneminde yaşanan olumsuz bir deneyim veya ailede anksiyete bozukluğu öyküsü olan bireylerde klostrofobi gelişme riski daha yüksek olabilir.
Klostrofobi ile başa çıkmak için çeşitli tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Bilişsel davranışçı terapi (BDT), maruz bırakma terapisi ve ilaç tedavisi, semptomların azaltılması ve bireyin korkularıyla yüzleşmesine yardımcı olabilir. Terapide, bireyin kapalı alanlarla ilgili olumsuz düşünceleri ve inançları ele alınır ve kademeli olarak korkulan ortamlara maruz bırakılarak kaygı düzeyinin azaltılması hedeflenir. Erken teşhis ve uygun tedavi ile klostrofobi semptomları önemli ölçüde kontrol altına alınabilir ve bireyin yaşam kalitesi artırılabilir.