Eskişehir’in köklü lokantacılarından birine girin, bir çay söyleyin. Dükkanın sessizliğinde, arka planda sürekli "yeni siparişiniz var" anonsunu duyarsınız. Garsonlar koşturur, mutfak tıkırında çalışır. Görünüşte her şey yolunda. Ama o işletme sahibinin yüzündeki endişe çizgileri, aslında hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlatır size. Çünkü o her "bip" sesi, aslında bir kâr habercisi değil, yeni bir komisyon hesabının, yeni bir kaygının habercisidir.

Eskişehir Lokantacılar ve Kasaplar Odası Başkanı Bahar Bilen'in o çarpıcı sözleri kulaklarımızda çınlıyor: "Çevrimiçi satış sistemleri, hiçbir ter üretmemiş, hiçbir şey üretmemiş, terlememiş, hiçbir şey elde etmeden yüzde 40'ımızı buradan almaktadır." Bu cümle, yaşanan adaletsizliğin özeti gibi. Düşünsenize; siz sabahın köründen gece yarısına kadar çalışıyorsunuz. Malzemenin tazesi peşinde koşuyor, personelin maaşını, faturanın derdini çekiyor, yemeği titizlikle hazırlıyorsunuz. Sonra bir sipariş geliyor. Diyelim 100 liralık. Ve o, "hiç terlememiş" aracı platform, sırf size müşteri bulduğu gerekçesiyle bu işten 40 lira alıyor. Geriye kalan 60 liradan KDV'si, banka komisyonu, kirası, elektriği, personeli derken, elinizde kalan belki 10-15 lira. Bu, bir iş modeli olmaktan çıkmış, bir sömürü düzenine dönüşmüş.

Bahar Başkan'ın da dediği gibi, "Pasta aynı pasta ama rızık gün geçtikçe küçülüyor." Üstelik tek sıkıntı bu dijital tefeciler de değil. Liyakatsiz, maliyet hesabı bilmeden sektöre giren ve kısa sürede batıp giderken sektörün düzenini altüst eden işletmeler de ayrı bir dert. Enerji zamları, et fiyatlarındaki uçuk artışlar derken, esnafın nefes alacak alanı kalmıyor. 2025'in başından beri Eskişehir'de 150'ye yakın işletme kepenk indirirken, 350 yeni işletmenin açılması, bu kaotik ortamın bir göstergesi. Herkes aynı pastadan pay kapma yarışında, ama pasta her geçen gün daha da küçülüyor.

İşte tam bu noktada, Eskişehir Gastronomi Derneği Başkanı Murat Arnik'ten çok güçlü bir ses yükseldi: "Boykot!" Artık yeter diyen esnaf, "Boyun eğmeyeceğiz" diye haykırıyor. Arnik'in hesaplaması durumun vahametini gözler önüne seriyor: 500 liralık bir siparişin 250 lirasından fazlası, çeşit çeşit komisyon, KDV ve zorunlu harcamalarla bu platformlara gidiyor. Öyle ki, bazen küçük siparişlerde esnafın eline hiçbir şey geçmediği gibi, üstüne borçlu bile çıktığı oluyor.

Peki bu kısır döngüden çıkış yolu ne? Çözüm aslında oldukça net. Bu dijital tekel sistemine bir düzenleme getirilmesi şart. Komisyon oranları insani bir seviyeye çekilmeli. Murat Arnik'in dediği gibi, "Online platformlardaki komisyonlar düşerse fiyatlar da en az yüzde 25 geri gelir." Bu, hem esnaf hem de vatandaş için bir kurtuluş olur. Vatandaş, artık komisyon farkıyla şişirilmiş fiyatlarla değil, daha makul fiyatlarla yemeğini alır. Esnaf ise sırtındaki bu kamburdan kurtularak gerçekten emeğinin karşılığını kazanır, nefes alır.

Eskişehir'de başlayan bu hareket, tüm Türkiye esnafı için bir umut ışığı olabilir. Dayanışma içinde kendi online sistemlerini kurma fikri ise son derece yerinde ve güçlü bir adım. Unutmayalım; bu lokantalar, sadece yemek pişirilen yerler değil. Mahallenin can damarı, dost sohbetlerinin adresi, ailelerin geçim kaynağı. Onları, hiç terlememiş dijital tekelcilere yedirtmeyelim. Düzenleme gelsin, esnaf rahatlasın, vatandaş kazansın. Çünkü bu dava, sadece esnafın değil, hepimizin davası.