Son yıllarda ülkemizde “hayvanseverlik” kavramı, adeta bir ideoloji haline geldi…
Sokaklarda başıboş dolaşan köpek ve kedilere yönelik koruma çabaları, elbette insani bir duyarlılık.
Ancak bu duyarlılık, toplum sağlığını tehdit eden bir boyuta ulaştığında sorgulanmalı…
Peki, hayvanseverlik nereye kadar?..
Bu soruyu, resmi veriler, kuduz vakalarının detaylı istatistikleri ve insana saldırma olaylarının gerçek örnekleri ışığında ele alalım…
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2024 verilerine göre, Türkiye’de yaklaşık 4-5 milyon başıboş sokak köpeği bulunuyor…
Bu devasa nüfus, sadece çevre kirliliği veya trafik kazalarına değil, doğrudan insan hayatını riske atan kuduz ve saldırı vakalarına yol açıyor…
Sağlık Bakanlığı’nın raporlarına göre, kuduz riskli temaslar hızla artıyor: 2018-2022 yılları arasında yıllık ortalama 267 bin temas bildirilirken, 2023’te bu sayı %64 artışla 437-438 bine fırladı…
Hayvan kaynaklı kuduz vakaları ise Tarım Bakanlığı verilerinde azalsa da (2018’de 437’den 2023’te 86’ya geriledi), insan tarafında tehlike büyüyor.
Yıllık ortalama 1-2 insan kuduz ölümü raporlanıyor; örneğin, 2022’de Bitlis’te 11 yaşındaki Mustafa Erçetin, başıboş köpek ısırığı sonrası kuduzdan hayatını kaybetti…
2023’te Şanlıurfa Siverek’te kuduz salgını yaşandı, Diyarbakır Hani’de iki inek kuduzdan etkilendi ve karantina ilan edildi…
2024’ün ilk beş ayında ise 50 yeni kuduz vakası kaydedildi, toplamda son beş yılda binlerce vaka bildirildi…
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Türkiye’yi kuduz riski açısından “yüksek riskli” kategoride sınıflandırıyor ve yabancı ülkelerin dışişleri bakanlıkları (ABD, İngiltere, Almanya gibi) vatandaşlarını köpek saldırıları ve kuduz için uyarıyor….
Bu istatistikler, soyut rakamlar değil; somut trajediler….
Saldırı vakaları da cabası: Güvenli Sokaklar ve Yaşam Hakkını Savunma Derneği’nin (GÜSODER) 2024 raporuna göre, son iki yılda sokak köpekleri nedeniyle 107 kişi (doğrudan veya dolaylı) hayatını kaybetti, 667 kişi yaralandı…
2021’de ise 300 binden fazla kişi köpek ısırığı nedeniyle hastaneye başvurdu, 25 ölüm kaydedildi – bunların %70’inden fazlası 15 yaş altı çocuklardı….
Acil servislerdeki ısırık kayıtları da alarm verici: 2023’te 438 bin riskli temas, 2024’te ise devam eden artışla 470 bine yaklaştığı tahmin ediliyor….
Örnekler saymakla bitmiyor: 2024’te Konya’da 2 yaşındaki Suriye uyruklu Rana El Selci, 10 sokak köpeğinin saldırısında boyun ve omuzlarından ısırılarak öldü – otopsi raporu, vücudunda onlarca ısırık izi gösterdi….
Hakkari Yüksekova’da 12 yaşındaki Eslem Teker, okul yolunda köpek sürüsüne saldırıda hayatını kaybetti….
İstanbul’da parkta oynayan Elif Dua Alpaydın (9), yüzünden ısırıldı; Ankara Keçiören’de 9 yaşındaki bir çocuk ağır yaralandı, solunum cihazına bağlandı….
Kütahya Domaniç’te 65 yaşındaki Ferdane Güçlü, bacağından ısırılarak belini kırdı; Kahramanmaraş’ta bir genç kız servis beklerken saldırıya uğradı….
Muş Varto’da 79 yaşındaki bir kadın yaralandı, Diyarbakır’da 13 yaşındaki bir çocuk yüzünden ısırıldı….
İçişleri Bakanlığı’nın 2022 anketinde, katılımcıların %50’si kendileri veya yakınları için saldırı yaşadığını belirtti; %40,5’i doğrudan etkilendiğini söylüyor….
Hayvansever dernekleri, “kısırlaştır-aşıla-yerinde bırak” modelini savunuyor.
İyi niyetli, evet.
Ama uygulama?…
Belediyelerin kısırlaştırma kapasitesi yıllık 300 bin civarında; yani mevcut nüfusu kontrol altına almak için 13-15 yıl gerekiyor – o da yeni doğanlar hesaba katılmadan….
Bu arada….
Köpek sürüleri trafikte kazalara, tarım alanlarında ürün kaybına, turizm bölgelerinde ise yabancı misafirlerin şikayetlerine yol açıyor.
Hatay’da bir otel, köpek saldırısı sonrası rezervasyonlarının %40’ını kaybetti; bu, ekonomi demek, istihdam demek.
Üstelik zoonotik hastalıklar gibi kist hidatik vakaları da patladı: 2005’te 175 olan sayı, 2019’da 1.867’ye ulaştı – 14 yılda 8,8 kat artış….
Peki çözüm?…
Avrupa Birliği ülkelerinde uygulanan model: Toplama, barınaklarda rehabilitasyon, evlat edinme veya –uygun olmayanlar için– uyutma…
İngiltere’de yıllık 100 bin sahipsiz hayvan toplanıyor, %90’ı sahipleniliyor, kalanlar acısız yöntemlerle uyutuluyor…
Bizde ise “uyutma” kelimesi bile linç nedeni.
Oysa veteriner hekimler, kuduz riski taşıyan veya saldırgan bireylerin uyutulmasının hem hayvan hem insan refahı için etik olduğunu belirtiyor.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği’nin 2024 anketi: Üyelerin %72’si mevcut yasanın yetersiz olduğunu düşünüyor.
Hayvanseverlik, sorumsuzluk demek değildir.
Bir köpeğin özgürlüğü, bir çocuğun güvenliğinden üstün olamaz.
Toplum olarak bu dengeyi kurmak zorundayız: Gerçek barınaklar, etkin kısırlaştırma, sahiplenme kampanyaları ve evet, kaçınılmaz durumlarda kontrollü uyutma.
Aksi takdirde, “hayvan hakları” savunusu, insan haklarının ihlali haline gelir.
Kuduz ve saldırı vakalarının bu artışı, sessiz bir alarm: 2025’in ilk aylarında bile devam eden ölümler, hepimizi düşündürmeli.
Sevgi, akılla birleşmeli.
Sokaklar ne vahşi doğa ne de sınırsız barınak….
Çocuklarımız, yaşlılarımız, hepimiz güvende olmalı…..
Hayvanseverlik nereye kadar?…
İnsan hayatı başladığı yere kadar….
AZ DA SAĞLIK…
Gece ışığa en fazla maruz kalan grupta kalp-damar hastalığı riski, en az ışık alanlara göre %32 daha yüksek bulundu.
Gece ışığı kalbe zararlı olabilir…
Karanlıkta uyumak sadece uyku kalitesi için değil, kalp sağlığı için de önemlidir…
NE DEMİŞ?…
“Babasından almayınca anasına bastırmış, dedesine bastırmış, dedesi bişey bozdurmuş vermiş…. blabalabla…”
-Özgür Özel İmamoğlu ‘nu savunurken