Bu millet iyi ve kötü günlerde nasıl birlik olunması gerektiğinin en iyi örneğini Elazığ depremi sonrasında da gösterdi.

Daha önceki depremlerde de aynı durum söz konusuydu.

Elazığ ve Malatya illerini vuran depremin hemen ardından bütün Türkiye’den hiçbir ayırım yapmadan yardıma koşan insanlar orada canları da kurtardı.

1999 çok büyük Marmara depreminden sonra binalar konusunda bir önlem alınmadığını görüyoruz, ancak arama-kurtarma konusunda bir hayli ilerleme kaydedildiğini de gördük.

 

***

Devletin kurumlarının yanı sıra sivil toplum kuruluşları tarafından oluşturulan arama-kurtarma ekiplerinin modern donanımları ve aldıkları eğitimlerle ne kadar başarılı olduklarını gördük.

Kısa sürede deprem bölgesine intikal eden ve hemen çalışmalara başlayan ekipler 45 canı enkaz altından çıkardılar.

Bu gerçekten büyük başarıydı.

Ancak uzmanlar şunu da belirtiyorlar.

Bu ekiplerin Elazığ depremindeki başarısı inkar edilemez.

Ama olası bir İstanbul depreminde alan çok daha geniş, yıkılan bina sayısının çok daha fazla olması durumunda aynı başarı gösterilebilecek mi?

 

***

Eskişehir’den de çeşitli kuruluşlar Elazığ depremi için topladıkları yardımları önceki günden itibaren bölgeye gönderdiler.

Kızılay başta olmak üzere, odalar, belediyeler, sivil toplum kuruluşları canla-başla çalıştılar.

Vatandaşın desteği elbette en önemli destekti.

Evlerinde kullandıkları ya da kullanmadıkları eşyaları Elazığ’a gönderirken, içlerine iliştirilen notlar insanlara duygusal anlar yaşattı.

 

***

Deprem sonrası abuk-subuk paylaşımlar yapanlar ise insanların nefretini kazandılar.

Örneğin Yıldız teknik Üniversitesi’nin profesör lakaplı öğretim üyesinin paylaşımı.

Depremi neye bağladığını tüm milletimiz gördü okudu.

Ayrıca, bilim ve aklı dışarıda tutan yaklaşımlar, depremle böyle mücadele edilmeyeceğinin göstergesi oldu.