Türkiye'de her yıl milyonlarca genç, üniversite ya da liseye giriş için büyük bir sınav maratonuna giriyor. Ancak bu süreç yalnızca akademik bir yarış değil, aynı zamanda gençlerin ruh sağlığı açısından da ciddi bir sınav haline gelmiş durumda. Uzmanlara göre sınav kaygısı, gençlerde anksiyete bozukluğu, depresyon, uyku sorunları, yeme bozuklukları ve hatta tükenmişlik sendromuna kadar varan psikolojik etkiler yaratabiliyor.
16 yaşındaki lise öğrencisi Ece D., yaklaşan YKS nedeniyle geceleri uyuyamadığını ve sürekli baş ağrısı yaşadığını söylüyor:
“Sürekli başarısız olacağım korkusu yaşıyorum. Bazen ne kadar çalışırsam çalışayım, yetmeyecekmiş gibi hissediyorum. Ailem de çok baskı yapmasa bile, sanki onların beklentileri hep omzumda gibi.”
Psikolog Dr. İrem Ünsal, sınav döneminde çocukların sadece akademik değil, psikolojik olarak da desteklenmesi gerektiğini belirtiyor:
“Çok erken yaşlardan itibaren gençler başarı baskısıyla büyüyor. Sınav sisteminin belirleyiciliği, öğrencileri birer ‘sonuç’ haline getiriyor. Bu da onların sadece performanslarına göre değerlendirildiği bir kimlik duygusuna yol açıyor.”
Sosyal Baskı ve Aile Etkisi
Sınav stresi yalnızca bireysel değil, aynı zamanda sosyal bir baskının sonucu. Öğrenciler, ailelerinin, öğretmenlerinin ve çevrelerinin yüksek beklentileriyle baş etmeye çalışıyor. Özellikle kıyaslama ve "komşunun çocuğu" söylemleri, çocukların özgüvenini zedeleyebiliyor.
17 yaşındaki Emre K. şöyle diyor:
“Ailem beni hep başka biriyle kıyaslıyor. Onlar için sınav sadece bir sonuç, ama benim için bir kimlik sınavı.”
Uzmanlardan Tavsiyeler
Dr. Ünsal ve benzeri uzmanlar, sınav dönemindeki gençler için şu önerilerde bulunuyor:
Rutin uyku ve beslenme düzeni sağlanmalı
Aileler destekleyici ama baskısız bir iletişim kurmalı
Sosyal medya ve dijital ekran süresi sınırlanmalı
Profesyonel psikolojik destek gerekirse geciktirilmemeli
Sistem Eleştirisi: Tek Sınava Bağlı Hayat
Eğitim sistemine yönelik eleştiriler de artıyor. Birçok eğitimci, hayatı belirleyen tek bir sınavın adil ve sağlıklı bir değerlendirme yöntemi olmadığını savunuyor. Alternatif değerlendirme sistemleri, yetenek ve ilgi alanlarına göre yönlendirme modelleri gündemde yer bulmaya başlıyor.
Sınavlar elbette hayatın bir parçası, ama gençlerin ruh sağlığı bir sınavdan çok daha değerli. Eğitim sisteminin sınav odaklı yapısı değişmediği sürece, her yıl yeni bir nesil stres altında büyümeye devam edecek. Oysa hedef, sadece başarı değil; sağlıklı, mutlu ve özgüvenli bireyler yetiştirmek olmalı.