Değerli okurlarım! Bende, okumak ve yazmak alışkanlığı ilkokulda başladı. Özellikle, hayvanlarla alâkalı küçük hikâye kitaplarını okumaktan hoşlanıyordum. Zaman ilerledikçe, okuduğum kitapların hacmi de büyüdü. Konuları da çeşitlendi ve ağırlaştı.

Teksas, Tomiks ve Zağor gibi çizgi romanları hiç okumadım desem doğru olmaz. Bu kitapçıkları özellikle ortaokul çağı yeni yetmeler okurdu. Meraklanıp baktığımda, insanı iyilikte ve adalette bir adım öteye götürmeyecek konular üzerine çalışıldığını görürdüm.

O dönemlerde, Fotoroman çalışmaları vardı. Oldukça yaygındı. Fotoroman kitapçıkları, hassaten liseli gençlerin ellerinde dolaşırdı. Bazen bu Fotoromandan incelediklerim de oldu. Bu kitapçıklardaki temaların insani değerleri yaşamak ya da yaşatmak yerine değerleri yok edici gayretlerde olduğuna şahit oldum. Bilakis insani değerlerin alaya alındığına tanık oldum.

Sözde bu kitapçıkların, genç yaştaki insanları okumak alışkanlığından uzaklaştırıcı bir özellikleri vardı. Konular vurdu, kırdı, aşk adına ıstırap verici roller üzerinde kovboy vari tiplerde sergileniyordu. Asi ruhlu insan tipleriyle hayat çekilmezmiş gibi yansıtılıyordu.

Bu konuya, şunun için değindim. Her insanın asli görevi nerede ve nasıl yaşarsa yaşasın ya da hangi hâl üzere olursa olsun insani değerleri yaşamak ve yaşatmaktır. İnsani değerlerin yaşanması ve yaşatılması için adalet şarttır. Adaletin olmadığı yerde bütün değerler alabora olur.

Bir insanın adı “Adil” olmaya bilir. Ama eylem ve söylemleri adaletten sapkın olmamalı. Adalet, her zaman, her yerde ve herkese lazım olabilir. İnsani yaşamın olmazsa olmazı adalettir.

Bakınız yüce Allah, kitabı kadiminin Şûrâ suresinin 1,2,3,4,5 ve 15 inci ayetlerinde ne buyuruyor: “Hâ, Mîm, Ayın, Sîn, Kâf… Aziz ve Hâkim olan Allah, sana ve senden öncekilere işte böyle vahyeder… Göklerde ve yerlerde olanlar O’nundur. O, Aliy’dir, Azim’dir… Nerde ise gökler tepelerinden çatlayacaklar. Melekler de, Rablarını hamd ile tesbih ediyorlar. Yeryüzünde bulunanlar için bağışlanma diliyorlar. İyi bilin ki Allah, muhakkak Gafur’dur, Rahim’dir…

Şu halde, sen bunun için davet et. Senden önceki diğer peygamberler gibi dinlerine tabi olunan din sahibi peygamberlere tavsiye etmiş olduğumuz ve sana da vahyetmiş olduğumuzla insanları dine çağır.  Emir olunduğun şekilde dosdoğru bir istikamet üzere ol.  İhtilaf edip, uydurmuş oldukları hususlara ve putperest müşriklerin heveslerine uyma. De ki: Ben, Allah’ın indirdiği kitaba inandım. Hepsini tasdik ettim.  Adaletle hükmetmeye emir olundum. Allah, bizim de Rabbimiz ve sinin de Rabbinizdir. Ondan başka ilah yoktur. Âlemler de olanlar, kendi istekleriyle O’na secde ediyorlar. Siz buna isteki olmasanız dahi. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Allah, kıyamet günü hepimizi bir araya toplar. De ki, Rabbimiz hepimizi toplar aramızda adaletle hükmeder. Fettah, Alîm olan O’dur.  Hesap günü dönüş de O’nadır.”

Görüldüğü gibi bu ayetlerde Allah, sık sık adaleti tavsiye ediyor. Hatta adaletli davranmayı emrediyor. Adaletin olmadığı yerde zulmün hükümran olacağını işaret ediyor. Allah adaleti emrediyor. Zulmü yasaklıyor.

Allah, ilahi kitaplarını ve peygamberlerini insani yaşamda adaletin tesisi için göndermiştir. Allah, insanları adaletli olmaya çağırırken çeşitli vaatlerle adaletli davranışlara teşvik ediyor. Adil olanlara mükâfat, zulüm ehli olanlara da ceza vereceğini beyan buyuruyor.

Kur’an’ın bazı surelerin başlarında hurûf-u mukattaa harfleri gelir. Şûrâ surenin başında da Hâ, Mim, Ayın, Sîn ve Kâf harfleri gelmiştir. Birisi,  İbn-i Abbas’a geldi. O geldiğinde, İbn-i Abbas’ın yanında sahabeden Huzeyfe bin Yeman vardı. O kişi, İbn-i Abbas’a, bana Şûrâ suresinin başında geçen mukatta harflerin tefsirinden haber ver dedi. Devam edecek!

Ömrünüz uzun, Kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!