Geçmişten Bugüne Uzanan Bir Sofra Hikâyesi

Küllüoba Ekmeği, geçmişten bugüne uzanan bir yolculuğu temsil ediyor. Sadece bir gıda ürünü değil; atalarımızın yaşam biçimini, dönemin üretim tekniklerini ve doğayla uyumlu beslenme anlayışını taşıyan bir kültürel miras… Organik buğday, taş değirmende öğütülen Kavılca, Horasan ve Gacer gibi eski buğday çeşitleriyle üretilmesi, bu ekmeği günümüzün hızlı tüketim dünyasında doğal ve sağlıklı bir alternatif haline getiriyor.

Katkısız, Doğal ve Sağlıklı

Koruyucu madde içermeyen, düşük glütenli ve tamamen doğal malzemelerle üretilen Küllüoba Ekmeği, aslında modern insanın unuttuğu temel bir gerçeği hatırlatıyor: Ekmek, yalnızca karın doyurmak değil; toprakla, emekle ve toplumsal paylaşım ruhuyla kurulmuş bir bağdır. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin bu projeyi sahiplenmesi, sadece kültürel bir mirasın yaşatılması değil; sağlıklı ve doğal üretimin halkla buluşturulması anlamına da geliyor.

Kültürel Mirası Sahiplenmek, Geleceğe Yatırımdır

Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce’nin de dediği gibi, “Küllüoba Ekmeği, sadece bir gıda ürünü değil, geçmişten bugüne uzanan bir kültürel mirastır.” Halk Ekmek A.Ş. gibi kurumların bu mirası özenle yaşatması, kültürel kimliğimizin canlı kalmasına ve gelecek kuşaklara aktarılmasına katkı sağlıyor.

Bu proje, Zamanın Mayası sergisiyle birlikte sadece ekmek değil, aynı zamanda bir bilgi ve bilinç köprüsü de kuruyor. Geleneksel üretim tekniklerinin modern sofralarla buluşturulması, hem sağlıklı beslenme hem de yerel kimliğin korunması açısından büyük önem taşıyor.

Sofralarımıza Bereket, Geçmişimize Saygı

Küllüoba Ekmeği, bir sofranın üstünde duran basit bir yiyecekten çok daha fazlası. O ekmeği tattığımızda, binlerce yıl önce aynı topraklarda yaşayan insanların sabrını, emeğini ve yaşama sevinçlerini de tadıyoruz. Doğal ve katkısız üretim anlayışıyla halkın sofralarına ulaşan bu ekmek, kültürün, emeğin ve sağlığın birleştiği eşsiz bir örnek olarak bizi geçmişle buluşturuyor.

Bu nedenle, kültürün yaşatılması kadar sofralara sağlıklı ve temiz gıdanın ulaşması da bir şehrin en büyük zenginliğidir. Ve bu mirasın aslına sadık kalarak, doğallığını ve lezzetini koruyarak halkla buluşturulması, her sofraya bereket ve tarihsel derinlik getirir.

Muhabir: Almıla Hilalsu Dindar