Son dönemde ülkenin dört bir yanında benzer haberler duyuyoruz. Üretici, aylarca emek verdiği ürününü ya satamıyor ya da hakkını alamadığı için bedava dağıtıyor. En son örneği Eskişehir’de yaşandı. Halde kilosunu 8 liradan satabildiği dolmalık biberin markette 80 liraya satılmasına tepki gösteren üretici Nihat Tiryaki, kamyonuna yüklediği 5 ton biberi Ertuğrulgazi Mahallesi’nde vatandaşlara ücretsiz dağıttı.
Bir yanda alın teriyle ürettiği malın ederini göremeyen çiftçi, diğer yanda yüksek fiyat nedeniyle pazardan eli boş dönen vatandaş… Aradaki uçurumu ise “sistem” oluşturuyor. Halde 8 liraya alınan ürünün market rafına 80 liradan çıkmasını ne üretici ne tüketici kabul edebiliyor. O zaman sormak lazım: Kim kazanıyor, kim kaybediyor?
Nihat Tiryaki’nin sözleri aslında bir üreticinin isyanı değil, bu ülkenin tarımsal üretim düzenine tutulmuş bir aynadır:
“Ben bunu kaldırıp çöpe dökersem millete ihanet olur.”
Gerçekten de öyle… Çiftçi, alın terini çöpe dökmemek için halkına bedava dağıtıyor. Çünkü o ürünün toprağa düşen her damla suyunda, verilen her gübresinde, sabahın köründe tarlaya çıkan her adımında emek var.
Peki bu tablo normal mi? Tabii ki değil.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar’ın uyarısı da bu noktada önem kazanıyor. Bayraktar, güncel bir Hal Yasası’nın eksikliğinin sebze-meyve piyasasında yaşanan bu sorunların başlıca nedeni olduğuna dikkat çekiyor. Tarlada 5-10 liraya üretilen ürünün markette 4-5 kat fazlaya satılmasını “kabul edilemez” olarak niteliyor. Haksız da değil. Çünkü ortada ne üreticiyi koruyan ne de tüketiciyi rahatlatan bir düzen var.
Ürün tarladan çıkıyor, hale geliyor. Oradan aracılar, tüccarlar, lojistik masrafları, komisyonlar, vergiler derken fiyat katlanıyor da katlanıyor. Son durakta vatandaşın cebinden çıkan para, üreticinin eline geçenle kıyaslandığında arada uçurum var. Bu uçurum, yalnızca çiftçinin emeğini değil, tüketicinin sofrasını da eritiyor.
Şemsi Bayraktar’ın söylediği gibi planlı üretimin etkin bir şekilde devreye alınması ve Hal Yasası’nın ivedilikle çıkarılması artık bir zorunluluk. Çünkü bu iş sadece “üretici ucuz satıyor, market pahalıya satıyor” meselesi değil; aynı zamanda ülkenin gıda güvenliği meselesi. Çiftçi üretimden çekilirse, tarım alanları boş kalırsa, soframızdaki ekmeğin, tenceremizdeki yemeğin geleceği tehlikeye girer.
Bugün yaşanan tabloyu belki protesto olarak görüyoruz ama aslında bir çığlık bu. Çiftçinin çığlığı…
Ürünü çöpe gitmesin diye halka dağıtan üreticinin çaresizliği…
“Ben bedava dağıtıyorsam, sistemde bir yanlış var” mesajı…
Sorun ortada, çözüm belli: Aracıyı azaltan, üreticinin hakkını koruyan, tüketicinin cebini yormayan adil bir düzenleme. Yoksa daha çok üretici kamyon dolusu malı ücretsiz dağıtırken görürüz. Ama bu, sevinilecek değil, kaygı duyulacak bir tablo olur.
Çünkü üretici bedava dağıtıyorsa, kazanan kimse yoktur.