Kanun teklifinin Türk Tabipleri Birliği ve birçok sağlık emek-meslek örgütüne danışılmadan hazırlandığına dikkat çeken Güçlüer, teklifin, hekimlerin/sağlık emekçilerinin haklarına ve toplumun sağlığına daha da zarar veren düzenlemeler içerdiğini savundu. Güçlüer, ‘‘Kanun teklifinde hastanelerde dağıtılacak ek ödeme miktarının belirlenmesinde esas olan unsurlar; tahakkuk, verimlilik, hasta ve çalışan memnuniyeti, hizmeti elde etme maliyeti gibi faktörler şeklinde sıralamıştır. Bu unsurları, sağlık hizmeti sunumunun niteliğini ölçmek için kullanan anlayış, Türkiye sağlık ortamını çöküşe sürükleyen anlayışın ta kendisidir. İkinci bir disiplin cezası olarak değerlendirdiğimiz, disiplin cezası sonucu hastanelerde çalışanlarda ek ödemelerde kesintilerin ve aile sağlığı merkezi çalışanlarında destek ödemelerindeki kesintilerin bu düzenlemeyle kanuna alındığı görülmektedir. Bu düzenlemeler mevcut haliyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesine rağmen, yasal olmayan hususlarda düzenleme yapılmadan tekrardan kanun teklifine konulması; Anayasa’yı ve Anayasa Mahkemesi’ni tanımama anlamına da gelmektedir. Üstelik Sağlık Bakanı’nın bu konuda Meclis koridorlarında sarf edip sosyal medya hesabından paylaştığı sözler, hem ekonomik haklarımızın gaspının ve güvencesizliğin savunulması hem de hekimlik onurumuzun yok sayılmasıdır. İnsanca yaşayacağımız ve emekliliğe yansıyan bir ücret, güvenceli iş ve güvenceli gelecek; bir ödül değil, alın terimizin karşılığıdır’’ diye konuştu.

‘VERİLEN SÖZLER KANUN TEKLİFİNDE YOK’

Güçlüer, ‘‘Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sağlık çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili söz verdikleri ancak yapamadıkları bazı konular olduğunu ifade etmişti. Birincisi, hekimlerin emekliliğine dair ek göstergenin en düşük 6400’e çıkarılması; ikincisi, sağlık çalışanlarının sabit ücretlerinin hak kaybı olmadan emekliliğe yansıtılması; üçüncüsü, sağlık çalışanlarının taban ücretinin pratisyen hekimlerin üçte biri olması;  dördüncüsü, nöbet ücretlerinin düzenlenmesi; beşincisi, uzman aile hekimlerinin taban ücretinin uzman hekimlerle aynı olması; altıncısı, aile sağlığı merkezlerinin kamu tarafından yapılarak kiradan kurtarılması. Görüldüğü üzere, belirtilen konuların hiçbirine ilgili kanun teklifinde yer verilmediği gibi, hekimlerin/sağlık emekçilerinin şiddet ve güvencesiz çalışma gibi sorunlarına da öncelik verilmemiştir. Bu kanun teklifinin önceliğinin sağlık çalışanlarına baskı ve sağlık alanındaki özel sermayenin çıkarları olduğu açıktır. Son yıllarda hazırladığımız sağlıkta şiddet, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, fiili hizmet süresi zammı, öğrencilerin özlük hakları düzenlemeleri, tüm ücretlerin emekliliğe yansıması, 7600 ek gösterge, emekli sandığı, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin aylıklarında iyileştirme yapılması gibi kanun tekliflerini ısrarla Meclis’teki partilere sunduk ancak ne yazık ki Meclis gündeme alınmadı. Hekimlerin sorunlarının çözümünün bizlerin önerdiği kanun teklifleriyle mümkün olabileceğini yeniden ifade ediyor ve şu an Meclis’teki kanun teklifinin geri çekilerek önerdiğimiz tekliflerin Meclis gündemine hızla alınmasını talep ediyoruz. Hekimlerin/sağlık emekçilerinin haklarını alabildiği, toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesini önceleyen bir sağlık sistemini hep birlikte inşa edene dek hekimlik değerleri, meslektaşlarımızın hakları ve toplum sağlığı için mücadelemizi büyüterek sürdüreceğiz’’ ifadelerini kullandı.