Eskiden aşklarımız bile bir başkaydı! Sevdiklerimizin bir tebessümü için sabırsızlıkla, teneffüs saatlerini beklerdik. Şimdi ki aşkları kıskandıracak, platonik aşklarımız vardı mesela. Sevdiklerimize hiç kavuşamasak da çok masumca severdik onları. Sevdik mi bir başka kimseden elektrik almazdık. Eskiden evlerimiz cıvıl cıvıldı. Sevimli yaramaz çocukların, seslerini, sobada kaynayan, güğümün ince sesi keserdi. Eskiden insanlar çok daha sıcaktı. Apartman komşularımız, tüm mahalleli birbirinden haberdardı. İki gün görmesek komşularımızı, merak ederdik. Mutlu ve kötü günlerimizde hep birlikteydik. Ev alma komşu al sözü o günler için söylenmiş olmalıydı. Veresiye almak adettendi! Bu sebepten bakkalımız tüm mahalleliyi çok iyi tanırdı. Radyolarda, hiç bitmeyen arkası yarınlar yayınlanırdı. Siyah beyaz televizyonlarımıza bile alışmak kolay olmadı. Hayatımızda yer alanlar henüz bozulmamıştı. Her şey çok doğaldı. Mahallede telefonu olan biri varsa, bilirdik ki, zenginlik oradaydı. Telefon alanlar bağlanması için aylarca sıra beklerdi. Çocukların sokak aralarında hep birlikte oynadığı oyunlar vardı. Çamura bulaşmayan çocuk çocuktan sayılmazdı. Babamız akşam eve geldiğinde sofraya hep birlikte oturulurdu. Evlerde gazlı lamba veya mum mutlaka bulundurulurdu. Işıklar söndüğünde büyükler küçüklere hikayeler anlatırdı. Işıkların gelmesine büyükler kadar sevinemezdik. Yokluk vardı, karaborsa vardı. Tüp, yağ, kıyma kuyrukları metrelerce uzardı. Sıra bekleyenlerden kimi kitap okur, kimi örgü örer, kimi sohbete dalardı. Bu kuyruklarda kim bilir, kaç genç kız, genç erkek evleneceği kişiyle tanıştı! Gazeteler, ölüm haberleri, ihtilal haberleri ile çıkardı. Askerin ihtilal yapması çocuk akıllarda çok sıradandı. Seyyar satıcılar her şeyin tazesini ayağımıza kadar getirirdi . Soğan, patates çuvalla alınırdı. Odun kömür soğuk kış için kömürlüğe atılır, ihtiyaç kadar olanı kovalarla evin içine taşınırdı. Evlerin odaları salona açılırdı. Herkes sobaya yakın olmak isterdi. Sobayı yakmak annelerin göreviydi! Babalar bu işin acemisiydi. Eli öpülesi annelerimizin üstümüzde büyük emekleri vardı. Elbise, pijama, pantolon diker, kaşkol, eldiven, kazak örerlerdi. Ara sırada yaramazlık yapan çocuklarını döverlerdi. Annelerin vurduğu yerde gül biterdi. Bu yüzden babaların karşısında hazır ol da beklenirdi. Beyaz ötesi deterjanlar, reklamlar, yabancısı olduğumuz hayatlar bizlere hayli uzaktı. Ölüm sadece yakınlarımızda gezinirse ondan haberdar olurduk. Yakınımızı kaybettiğimizde ailece matemdeydik. Bir ay televizyon kapalı kalırdı, kimse örtüsünü kaldırmazdı. Aile olmanın bir anlamı vardı. Siyah beyaz yıllarda yaşayanlar, tüm renkli yılları birer birer tattı. Fakat o yılların samimiyetini hiç bir zamanda bulamadı. Renklenince hayatlarımız, herkes kendini bir renge attı, yalnızlık çeken insanlar ortak bir renk arayıp durdu. Ufak bir şiirimizle bu nostaljiyi sonlandıralım. ESKİ/YENİ Eskiler, siyah beyazdı, İnsanlarda samimiyet vardı! Yeniler çok renkliydi, Onlar, yıkanınca mı renk attı? Eskiden yokluk vardı, Yoklukta da bereket artardı İnsanlar varlıkla tanıştı, Azla yetinmeyip tamaha daldı? İkram Gökhan Akcebe Saygılarımla.