Eklem dışı etkiler arasında; gözde iltihaplanma ve yapışıklığa neden olabilen üveit, sedef hastalığı, iltihaplı bağırsak hastalıkları, akciğer kapasitesinde azalma ve kalp kapak hastalıkları yer alıyor. Medicana International Samsun Hastanesi Romatoloji Uzmanı ve Atılım Üniversitesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Yeliz Zahiroğlu, 3 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Günü vesilesiyle hastalık hakkında önemli bilgiler paylaştı.

 
Omurgayı etkileyen, kronik, iltihaplı romatizmal bir hastalık olan ankilozan spondilit, genellikle genç yetişkinlerde (20-40 yaş arası) daha sık görülmesine rağmen, çocuklarda ve ileri yaşlarda da ortaya çıkabiliyor. Erkeklerde kadınlara göre daha sık rastlanıyor ve hastalık erkeklerde genellikle daha şiddetli seyrediyor.

HLA-B27 geni pozitif olan hastalarda ankilozan spondilit görülme riski daha yüksek

Medicana International Samsun Hastanesi Romatoloji Uzmanı ve Atılım Üniversitesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Yeliz Zahiroğlu: “Genetik faktörlerin ankilozan spondilit gelişiminde önemli bir rolü vardır. Özellikle HLA-B27 geni ile güçlü bir ilişkisi olduğu bilinmektedir. HLA-B27 pozitif olan kişilerde ankilozan spondilit görülme riski, bu geni taşımayanlara göre belirgin şekilde daha yüksektir ve hastalığı daha şiddetli geçirebilirler. Ancak HLA-B27 genini taşıyan herkes ankilozan spondilit geliştirmez; çevresel ve diğer genetik faktörler de hastalığın ortaya çıkmasında etkili olabilmektedir. Öte yandan, HLA-B27 negatif olanlarda da hastalık gelişebilir” dedi.

Bel, kalça ağrısı ve sabah tutukluğuna dikkat

Ankilozan spondilit hastalığının erken belirtilerinde sabahları veya uzun süre hareketsiz kalındığında ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu ifade eden Dr. Yeliz Zahiroğlu, sabah tutukluğunun, belde sertlik ve hareket kısıtlılığı hissinin genellikle 30 dakikadan uzun sürdüğünü söyledi ve ekledi: “Gece ağrısı nedeni ile uyanma görülür. Yorgunluk ve halsizlik, boyun, omuz veya topuk ağrısı, eklem şişlikleri olabilir ve yaşam kalitesi düşer. Ankilozan spondilitin sıklıkla karıştırıldığı durumlar ise şunlardır: Mekanik bel ağrısı (fıtık, duruş bozukluğu, kas zorlanması), fibromiyalji, psikolojik nedenli ağrılar (anksiyete, depresyon kaynaklı somatik ağrılar).”

Dr. Yeliz Zahiroğlu: “Ankilozan spondilit gibi hastalıklarda ilk başvuru genellikle aile hekimi, ortopedi, fizik tedavi ve rehabilitasyon, beyin cerrahisi ya da nöroloji gibi bölümlere yapılıyor. Çünkü belirtiler, özellikle bel ağrısı ve tutukluk, fıtık ya da kas-iskelet sistemi problemleri gibi düşünülür romatoloji bölümü akla sonradan gelir ya da öneriyle ulaşılır. Türkiye'de romatolog sayısının az olması da bu süreci daha da uzatmaktadır” dedi.

Ankilozan spondilit hastalığında ortalama tanı süresi 5 ila 8 yıl arasında gecikebiliyor

Ankilozan spondilit tanısında gecikme ne yazık ki çok yaygın, ortalama tanı gecikmesi 5 ila 8 yıl arasında diyen Dr. Yeliz Zahiroğlu, özellikle kadın hastalarda belirtilerin daha hafif seyredebilmesi ve psikolojik olarak değerlendirilebilmesinden kaynaklı bu sürenin genellikle daha uzun olduğunu vurguladı ve ekledi: “Hastalığın erken tanısında Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG), sakroiliak eklemdeki iltihabı gösteren en duyarlı ve tanıda en önemli yöntemdir. Eklem ultrasonografisi ise daha çok eklemlerdeki iltihaplı dokuları ve iltihaplanmayı görmek için kullanılır. Ancak MRG, erken tanı için en kritik yöntemdir çünkü röntgen bulguları hastalığın erken dönemlerinde genellikle normaldir. Aynı şekilde kan testleri de erken dönemde normal çıkabilir.”

Dr. Yeliz Zahiroğlu: “Eklemde ağrı, şişlik, hareket kısıtlılığı gibi semptomlar artrit gibi romatizmal hastalıkların erken belirtisi olabilir. Özellikle sabah tutukluğu, istirahatle artan ve egzersizle azalan ağrı, gece uyandıran ağrı, eklem şişliği, tekrarlayan topuk ağrısı, ayak tabanında batma hissi, dizde ya da kalçada açıklanamayan ağrılar varsa ve geçmiyorsa; romatolojik bir neden mutlaka araştırılmalı, hasta zaman kaybetmeden romatoloğa yönlendirilmelidir” dedi.

Ankilozan spondilit iş ve sosyal hayata katılımı zorlaştırabilir

Ankilozan spondilitin özellikle genç yaşlarda başladığı için yaşam kalitesi üzerinde ciddi etkiler yaratabileceği uyarısında bulunan Dr. Yeliz Zahiroğlu, sabah tutukluğu, ağrı ve yorgunluğun, iş ve sosyal hayata katılımı zorlaştırabileceğini, bazen bunu imkansız kılabileceğini ifade etti ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Uzun vadede, omurganın tek kemik olup kamburlaşması (ankiloz) ciddi hareket kısıtlılığına neden olabilir. Spor yapamama, uyku bozukluğu, depresyon, cinsel sorunlar gibi durumlar görülebilir. Genç bireylerde bu kısıtlamalar, mesleki tercihleri, ikili ilişkileri ve özgüveni olumsuz etkileyebilir. Ancak erken tanı ve tedavi ile bu sorunlar önemli oranda iyileşir ve bireyler normale dönebilir.”

Hasta iş birliği tedavi başarısı için şarttır

Tedavinin ankilozan spondilitte çok yönlü olduğunu söyleyen Dr. Yeliz Zahiroğlu tedavi süreciyle ilgili şunları söyledi: “Hastaya hastalığı anlatmak, ankilozan spondilitin kronik bir hastalık olduğunu, tedavinin ve takiplerin önemini vurgulamak ile başlar. İlaç tedavisi bilimsel olarak hazırlanmış romatoloji kılavuzlarına uyularak yapılmalıdır. Hastaların ilaçları, hastalık şiddetine ve hastanın diğer hastalıklarına göre değişir ve düzenli takip gerektirir. Ayrıca fizik tedavi, egzersiz, psikolojik destek, aile ve çevre desteği yardımcı tedavilerdir.”

Romatolojideki güncel gelişmelerin yeni tedavi seçenekleri için umut verici olduğunu dile getiren Dr. Zahiroğlu, her geçen zaman tedaviye dirençli hastalar için tedavi seçeneklerinin arttığını ifade etti ve takip süreci için önemli bilgiler paylaştı: “İlk tanıdan sonra hastalığın durumuna göre 1-3 ayda bir kontrol önerilir. Hastanın şikayetleri özellikle ağrı ve tutukluk takibi, laboratuvar testleri (CRP, sedimentasyon) gerektiğinde MRG kontrolleri, göz, barsak ve kalp gibi organ sistemleri izlenir. Hasta iş birliği, tedavi başarısı için şarttır. İlaçları düzenli kullanmak, doktor takiplerini aksatmamak, egzersizi sürdürmek ve tetikleyicilerden uzak durmak hastaların kendileri için yapmaları gerekenlerdir.”

Egzersiz ankilozan spondilitte ağrıyı azaltır

Dr. Yeliz Zahiroğlu: “Egzersiz, ankilozan spondilitte ağrıyı azaltır, duruşu düzeltir, akciğer kapasitesini korur. Özellikle germe ve postür egzersizleri, yüzme ve yoga önerilir. Beslenmede ise her ne kadar anti-inflamatuvar beslenme adı altında (sebze, balık, zeytinyağı ağırlıklı) beslenmenin destek olabileceği görüşü olsa da bilimsel verilerde bu konu ile ilgili hastalığı azaltma etkisi kanıtlanmamıştır. Ancak bu beslenme şekli genel sağlık açısından tavsiye edilir. Obezite, eklem yükünü artırır, tedavi etkinliğini azaltır. Sigara kullanımı ise hastalık seyrini net olarak kötüleştirir” dedi.

Erken tanı sayesinde ankilozan spondilit ile de dolu dolu yaşamak mümkün

Erken teşhis ve her hastaya uygun tedavi ile omurga hasarının önlenebileceğini belirten Dr. Yeliz Zahiroğlu, bu sayede yaşam kalitesinin normale dönebildiğini, iş gücü kaybı ve sosyal izolasyonun azaldığını vurguladı. Dr. Zahiroğlu, ankilozan spondilitte doğru tedavi yönetimiyle engellilik riskinin de önemli ölçüde azaldığını söyledi ve sözlerini şöyle sonlandırdı: “Geçmeyen bel ağrısı sıradan bir durum değildir. Özellikle gece uyandıran, sabahları ortaya çıkan ve hareketle azalan bel ağrınız; geçmeyen topuk veya kalça ağrınız varsa, mutlaka bir romatoloğa başvurmalısınız. Erken tanı, aktif bir yaşam demektir. AS ile dolu dolu yaşamak mümkündür, yeter ki zamanında müdahale edilsin.”

Kaynak: Bülten