Milyonlarca insanın hayatını doğrudan etkileyecek olan muhtemel Büyük İstanbul depremi senaryoları, Science dergisinde yayımlanan son bir makale ile yeniden alevlendi. Almanya’daki Helmholtz Yerbilimleri Merkezi öncülüğünde hazırlanan ve aralarında Türk uzmanların da bulunduğu 14 kişilik bir ekibin kaleme aldığı bu araştırma, İstanbul’a en yakın fay segmentinde gerilim birikimine dikkat çekiyor. Makalenin yayımlanması üzerine harekete geçen Türkiye’nin önde gelen deprem uzmanları Prof. Dr. Naci Görür, Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, Prof. Dr. Osman Bektaş ve Prof. Dr. Okan Tüysüz, makaleyi değerlendirirken fikir ayrılığına düştü.

Science Dergisi’ndeki Çarpıcı Senaryo

Science dergisinde yer alan ve "Marmara Ana Fay Hattı'nın İstanbul yönüne doğru doğuya doğru kademeli olarak kırılması" başlığını taşıyan makale, Marmara Denizi altındaki sismik hareketliliğin son yıllarda batıdan doğuya doğru ilerlediğini öne sürüyor. Araştırmacılar özellikle Avcılar açıklarındaki sessiz segmente dikkat çekerek, bu ilerleyişin İstanbul’a en yakın kilitli bölümde gerilim birikimine yol açtığını belirtiyor.

Ancak bu çarpıcı bulgular, Türkiye’deki deprem bilimcileri arasında net bir "çatlak" oluşturdu.

Uzmanların Fikir Ayrılığı: İki Onay, İki Karşı Çıkış

"Er Geç Olacak" Diyenler (Makaleyi Onaylayanlar):

Prof. Dr. Naci Görür: Tarihsel deprem verilerine atıfta bulunarak, Marmara Denizi'nde depremin "er geç olacak" kaçınılmaz bir gerçek olduğunu vurguladı. Görür, depreme direnişli kentler inşa etmenin en sağlam tedbir olduğunu yineledi.

Prof. Dr. Okan Tüysüz: İstanbul'da "deprem olmayacak" ifadelerinin bilimsel karşılığı olmadığını belirtti. Marmara Denizi'nde büyük deprem olasılığının bilimsel olarak hâlâ güçlü olduğunu ve Silivri açıklarındaki son depremlerin gerilimin sürdüğünü gösterdiğini ekledi. Tüysüz, bilinmezlik nedeniyle en kötü senaryoya göre hazırlık yapılması gerektiğini savundu.

"Felaket Senaryosu Hatalı" Diyenler (Makaleye Karşı Çıkanlar):

Prof. Dr. Şener Üşümezsoy: Science dergisindeki iddianın "jeolojik olarak hatalı" olduğunu savundu. Depremlerin batıdan doğuya göç ettiği iddiasının bilimsel karşılığı olmadığını belirten Üşümezsoy, Adalar Fayı'nın aktif olmadığını ve Marmara’da tek parça halinde 7 ve üzeri deprem üretecek bir fay bulunmadığını öne sürdü. Ona göre en riskli alan olan Kumburgaz Çukuru’nda dahi en fazla 6.5 büyüklüğünde bir deprem olabilir.

Prof. Dr. Osman Bektaş: Depremin büyüklüğünün fayın kilitlenme alanının büyüklüğüne bağlı olduğunu belirterek, Avcılar ve Adalar segmentinde tanımlanan bir "sürüklenme davranışı yok" dedi. Bektaş, 23 Nisan’daki 6.2’lik depremin, Kumburgaz’da beklenen tarihsel "1766 büyük İstanbul depreminin tekrarı" efsanesini yıktığını öne sürerek, büyük deprem senaryolarına ihtiyatlı yaklaştı.

Sonuç olarak, uluslararası bir bilimsel yayında yer alan İstanbul depremi makalesi, Türkiye’deki uzmanları iki farklı cepheye ayırmış durumda. Vatandaşların kafasındaki belirsizlik sürerken, yetkililerin "en kötü senaryoya hazırlık" çağrısı, alınacak tedbirlerin önemini bir kez daha ortaya koyuyor.

Kaynak: Haber merkezi