Afetler ve acil durumlar, bireylerin yaşamlarını aniden, yoğun ve çok katmanlı biçimde etkilerken fiziksel, sosyal ve psikolojik sonuçlar doğurabiliyor. Depremler, seller, savaşlar gibi travmalar bireylerin üzerinde fiziksel yıkımının yanı sıra derin ve uzun süreli etkiler bırakıyor. Bu tür kriz ortamlarında her yaştan bireyin psikolojik tehdit altında olması ise kaçınılmaz. Afet sonrası travmatik belirtiler sosyal desteğe erişimi kısıtlı ve hassas gruplar üzerinde çok daha yoğun yaşanıyor. Ruh sağlığı ve psikososyal destek (MHPSS), bu zorlu süreçte bireylerin iyileşmesini destekleyen temel bir müdahale alanı olarak öne çıkıyor. Maya Vakfı Kıdemli Klinik Koordinasyon Sorumlusu ve Klinik Psikolog Melisa Varol, MHPSS’nin afet sonrası süreçteki kritik rolünü değerlendiriyor.

Kriz durumlarında yaşanan kayıplar ve yoğun stres bireylerde suçluluk, utanç, çaresizlik ve umutsuzluk gibi zorlayıcı duygulara neden oluyor. Bu duygular bireylerin baş etme kapasitelerini ciddi şekilde zayıflatıyor. Geniş aile sistemleri ve mahalle dayanışma ağları gibi sosyal destek yapıları zayıfladığında ise toplumsal refah bozuluyor ve psikolojik etkiler derinleşiyor. Uzun süreli stres dönemi özellikle çocukların gelişimini olumsuz etkiliyor ve ileriki yaşamlarında hem fiziksel hem psikolojik sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmasına sebep olabiliyor. Bu durum temel eğitim süreçlerini de sekteye uğratıyor. Aynı zamanda depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, alkol ve madde kullanımı gibi ruh sağlığı sorunları kriz dönemlerinde daha sık görülüyor. Bu durum bireylerin sadece kendi yaşamlarını değil, başkalarına bakım verme yetilerini de etkiliyor. Ciddi psikiyatrik bozuklukları ya da gelişimsel engelleri olan bireyler ihmal, evsizlik, şiddet ve dışlanma gibi yüksek düzeyde riskler taşıyor. Onlara bakım veren kişiler ise çoğu zaman aşırı stres, yalnızlık ve ekonomik zorluklarla baş etmeye çalışıyor. Tüm bu tablo, afet sonrası iyileşme sürecinin temelinde ruh sağlığı ve psikososyal destek çalışmalarının yer alması gerektiğini açıkça ortaya koyuyor.

MHPSS Müdahaleleriyle Travmanın Kuşaktan Kuşağa Aktarılması Önlenebiliyor

Ruh sağlığı ve psikososyal destek çalışmaları (MHPSS), bireylerin ve toplulukların travmaya verdiği tepkileri tanımayı, bu tepkilerle başa çıkmalarına yardımcı olmayı, yeniden bağ kurmalarını desteklemeyi ve iyileşme süreçlerine katkı sunmayı hedefleyen bir alan olarak öne çıkıyor. Bu kapsamda psikolojik ilk yardım, bireysel danışmanlık, grup temelli destekler, toplum temelli etkinlikler, bilgilendirme ve psiko-eğitim çalışmaları, koruma hizmetlerine yönlendirme ve temel sağlık hizmetlerine erişim gibi çok yönlü müdahaleler uygulanıyor. Müdahalelerin sistematik, koordineli ve zamanında sunulması psikolojik belirtilerin kronikleşmesini, temel yaşam işlevlerinin bozulmasını ve travmanın kuşaktan kuşağa aktarılmasını önlemede kritik rol oynuyor.

MHPSS uygulamaları, kriz sonrası akut stres belirtilerini hafifletmek ve uzun vadeli ruh sağlığı sorunlarının gelişmesini önlemek açısından da hayati önem taşıyor. Aynı zamanda toplumun genel iyilik halini destekliyor ve sosyal dayanışma yapısının güçlenmesine katkı sağlıyor. Etkin bir MHPSS çalışmasının afet öncesi hazırlık aşamasından itibaren başlaması gerekiyor. Acil durumlar, ruh sağlığı sorunları riskini artırdığı için bu riskleri azaltmak adına hazırlık ve önleme döneminde yapılacak MHPSS çalışmaları büyük önem taşıyor. Afet risk yönetimi yaklaşımları, artık yalnızca müdahale odaklı değil önleyici ve proaktif eylemleri de içerecek biçimde şekilleniyor. Ruh sağlığı hizmetlerinin afet hazırlık ve müdahale planlarına entegre edilmesi, toplumların gelecekteki krizlere karşı daha dirençli hale gelmesini sağlıyor.

“Afet ve Acil Durumlarda Sahaya Olabilecek En Hızlı ve Doğru Zamanda Çıkıyoruz”

Maya Vakfı Kıdemli Klinik Koordinasyon Sorumlusu ve Klinik Psikolog Melisa Varol, “Maya Vakfı olarak afet ve acil durumlarda mümkün olan en kısa sürede sahaya çıkıyor, akut dönemde psikososyal destek çalışmalarımızı hızla devreye alıyoruz. Afet ve acil durumlarda öncelik tabii ki can kaybının önüne geçilmesi ve temel ihtiyaçların giderilmesi oluyor. Bizler de bu akut dönemde ‘İzle-Dinle-Bağ Kur’ yaklaşımıyla sunduğumuz psikolojik ilk yardım ile, bireyler için güvenli bir alan sağlarken duygusal dengeyi destekliyor ve ihtiyaçların fark edilmesini kolaylaştırıyoruz. Fiziksel desteğe ihtiyaç duyan kişileri ilgili kurumlara yönlendirerek bir köprü işlevi görüyoruz. Bu sayede bireyler ihtiyaç duydukları hizmetlere zamanında erişebiliyor. Orta ve uzun vadede ise daha kişiselleştirilmiş destek programlarıyla sahada aktif biçimde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şu anda da Türkiye’nin farklı bölgelerinde yaşanmakta olan orman yangınları nedeniyle ekiplerimiz hazır bekliyor ve afetten etkilenen bireylere destek sunmaya devam ediyoruz. Tüm bu çabalar, afet sonrası iyileşme sürecinin temel bir parçası olan ruh sağlığı ve psikososyal destek çalışmalarını kapsıyor. Bu çalışmalar yalnızca psikiyatrik bozuklukları önlemeyi değil aynı zamanda insan onurunu, güvenlik hissini, aidiyet duygusunu ve umudu yeniden inşa etmeyi hedefliyor. Dolayısıyla, afet müdahale sistemlerinde bu bileşenin yer alması hem insani hem de yapısal bir gereklilik olarak öne çıkıyor.” şeklindeki açıklamasıyla afet sonrası sürecin önemine dikkat çekiyor.

Kaynak: BÜLTEN