Yazar ve Film Yönetmeni Anar Rızayev, Edebiyat Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Azer Turan, Azerbaycan Devlet Pedagoji Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Pervin Nuraliyeva, Türk Edebiyat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni İmdat Avşar, Türk Edebiyat Dergisi Yazı İşleri Müdür Yardımcısı Saadet Örmeci'nin konuşmacı olduğu söyleşiye başta Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fuat Güllüpınar, Edebiyat Fakültesi öğretim elemanları ve pek çok öğrenci katılım gösterdi.
Etkinlikte, Azerbaycan edebiyatının öncü isimlerinden Anar Rızayev’in hayatı, edebi kimliği ve eserlerinde işlediği temalar ele alındı.
Prof. Dr. Fuat Güllüpınar: "Bu buluşma, öğrencilerimizin Azerbaycan edebiyatını şiiriyle, romanıyla, hikâyeleriyle daha yakından tanışması için bir vesile oldu"
Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekan Prof. Dr. Fuat Güllüpınar açılış konuşmasında şu sözlere yer verdi: "Bugün Azerbaycan edebiyatının önemli isimlerinden Anar Bey’i ağırlıyoruz. Bu buluşma, öğrencilerimizin Azerbaycan edebiyatını şiiriyle, romanıyla, hikâyeleriyle daha yakından tanışması için çok güzel bir vesile oldu. Bu etkinliğe katkı sağlayan edebiyat bölümümüze ve özellikle Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Tunç'a da içten teşekkürlerimi sunuyorum."
Doç. Dr. Nuraliyeva: "Anar’ın Türkiye’ye ve Türk dünyasına duyduğu sevginin temellerinde ailesinin yaşadığı olaylar vardı"
Azerbaycan Devlet Pedagoji Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Pervin Nuraliyeva Anar'ın Türkiye'ye ve Türk dünyasına duyduğu ilginin çocukluktan itibaren nasıl geliştiğini anlattığı konuşmasında şunları söyledi: "Anar’ın Türkiye’ye ve Türk dünyasına duyduğu o yasak aşk aslında çocukluğundan itibaren gelişen bir duyguydu. Bu sevginin temellerinde ailesinin yaşadığı derin olaylar vardı. Özellikle babasının gizlice Türk radyosu dinlemesi ve dedesinin Türkçülükten dolayı idam edilmesi, onun iç dünyasında Türkiye’ye karşı güçlü bir aidiyet duygusu oluşturdu. Anar’ın annesi Nigar Refibeyli de bu sevginin bir diğer taşıyıcısıydı. İstanbul’da kayıp kardeşi Kamil Arran'ı arayışı ve Türkiye’ye dair yazdığı şiirler, bu duygunun aile içinde nasıl nesilden nesile aktarıldığını gösterir. Otel Odası adlı eseri, Azerbaycan’ın 1990’lı yıllardaki zorlu dönemlerini, Karabağ kaybının yarattığı acıyı ve kahramanın Türkiye’de bir teselli arayışını derin bir duyarlılıkla yansıtır. Ancak Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra bu yasak aşk sona ermemiş, tam tersine güçlenmiş; yeni eserlerle, yeni kültürel bağlarla daha da kökleşmiştir."
Azer Turan: "Anar, Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan eden neslin ana yazarıdır"
Edebiyat Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Azer Turan ise Anar'ın Birleşmiş Azerbaycan vizyonunu ve Türk Bakü’sü idealini eserlerinde nasıl işlediğini anlattığı konuşmasında şunları aktardı: "Anar, Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilan eden neslin ana yazarıdır. Sovyetler Birliği döneminde Azerbaycan’ın sesini yükselten, halkının hakkını savunan tek yazar da odur. Eserlerinde Birleşmiş Azerbaycan vizyonunu ve Türk Bakü’sü idealini güçlü bir biçimde işlemiştir. 'Ak Koç Kara Koç' kitabı edebiyatın ve estetiğin zirvesidir. '1500 Yılın Oğuz Şiir Antolojisi' ise Azerbaycan edebiyatının temel kitabıdır; bu eser, Türk edebiyatıyla ortak kökenlerimizi açıkça ortaya koyar.”
Anar Rızayev: “Türk dünyası kültürel ve ekonomik iş birliğiyle birleşmeli”
Yazar Anar Rızayev söyleşide edebiyat dolu bir ailede büyümenin etkilerinden, Sovyet döneminde Türk kimliğinin yasaklanmasından ve ailesinin Türk edebiyatına duyduğu sevgiden söz etti. Türkiye’yi ilk kez 1980’lerde ziyaret ettiğini, Orhan Şaik Gökyay gibi isimlerle tanıştığını ve 1990’lı yıllarda Mimar Sinan Üniversitesi’nde ders verirken Karabağ kaybının derin izler bıraktığını anlattı. Bu dönemin duygularını “Otel Odası” eserinde yansıttığını, Karabağ zaferi üzerine yazmak için ise zamana ihtiyaç duyduğunu ifade etti. Eserlerinde üç dönemi –Sovyet, bağımsızlık ve çağdaş Azerbaycan– yansıttığını belirten Anar, özgürlüğün sorumlulukla dengelenmesi gerektiğini vurguladı. “Beş Katlı Evin Altıncı Katı” romanının sadece bir aşk hikâyesi değil, özgür bir kadının trajedisi olduğunu söyledi. Yazmayı ömür boyu süren bir aşk olarak tanımlayan yazar, Türk dünyasının kültürel ve ekonomik iş birliğiyle birleşmesi gerektiğini savundu. Etkinlik sonunda bir şiir okuyarak teşekkür etti.
Program, soru-cevap bölümünün ardından toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.