“Türkler TAKSİM’den vazgeçmiyormuş, bu sebepten müzakereler boşunaymış gibi saçmalıkların hiçbir dayanak noktası yoktur. Söyledik ve tekrar ediyoruz. TAKSİM, Eoka’nın karşısında beton bir duvar gibi ebediyete kadar duracaktır. Gösterecekleri iyi niyet ve samimiyet karşısında bu beton duvar saklı olarak kalacaktır. Fakat ‘Türk’ü imha siyaseti ortaya çıkar çıkmaz, ellerindeki bazuka ve öldürücü silahların tesirini yok ederek TAKSİM duvarı muhakkak önlerine çıkacaktır” 1968

 

                                                                                             Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

         Yaşanan çatışmalar ve kalkışmalar nedeniyle ülkeler ekonomilerini düzlüğe çıkaracak önlemleri almakta yetersiz kaldıklarından olacak yurttaşlıklarını satışa çıkarmış bulunuyorlar. Türkiye’nin de bu sürece çevresinde yaşanmakta olan ateş çemberine karşın yabancı sermayeyi çekebilmek için ayrıcalıklı öneriler açıkladığı biliniyor.  Bazı ülkeler de (AB üyesi) kendi koşullarını duyuruyorlar. Örneğin İngiltere en az 2 milyon sterlinlik yatırım yapanlara bu yolu açarken mendil büyüklüğündeki ülke ise 2.5 milyon Euro’luk gayri menkul satın alacaklara yurttaşlık yolunu açıyor.

Diğer ülkelerin de özellikle AB üyesi ülkeler belirledikleri kurallarla yurttaşlıkları dağıtıyorlar. Adı geçen ülke, adanın güneyinde Rumlara ait olan gayrimenkulleri satmayı kast ediyorsa üzerinde durmamıza gerek olmadığını düşünüyoruz. Buna karşın adanın güneyinde Türk Vakıflarına ait olan kayıtlı ve onaylı bulunan arazileri satacaklarsa burada kendilerine DUR demek istiyoruz. Müzakereler de anlaşmazlık konusunun en önemli ve yaşamsal maddesi toprak konusudur. Bu nedenle Türk görüşmecilerin daha dikkatli ve üzerinde önemle durmaları gerektiğine vurgu yapmak istiyoruz.

Buna koşut hepimizin olan Vakıflara ait toprağın ‘gel vatandaş gel top atan tüccarın malları bunlar’ diyerek satamayacaklarını bilmelerini de kaydetmek istiyoruz. Mersin yöresindeki türkülerde dillendirildiği gibi Türk Vakıflarına ait olan toprakların ‘aslı yok yaylasında’ olmadığının bilinmesini kaydediyoruz. Bu toprakları sahiplenmek yalnızca müzakerecilerin değil hep birlikte sahiplenmemiz gerektiğini belirtmek istiyoruz.

Yurttaşlıklarını satışa çıkaran AB ülkelerini kötü bir geleceğin de beklemekte olduğunu gözlemliyoruz. İngiltere’nin ayrılması kararı üzerine ivme kazanan ırkçı söylemler sıklıkla yinelediğimiz gibi AB’nin geleceğini tehdit etmektedir. Almanya’da seçime sayılı günler kala Almanya için Alternatif Partisi AB – Göçmen ve İslam karşıtı söylemlerle öne çıkıyor. Doğal olarak seçim sonrasında alacakları sonuç ne olursa olsun Almanya’da kırılmaya neden olacaktır.

Avrupa’nın ırkçılık konusunda geçmiş sicilinin hiç de iyi olmadığı biliniyor. Bu nedenle Almanya’da yaşanacak olası bir kırılma AB’nin sonunun gelmesini özellikle tetikleyecektir. Birliğin dağılması sonrasında şu anda bir arada görünen ülkelerin aynı birlikteliği sergileyeceklerinin beklenilmemesi gerekiyor. Yaşadıkları ekonomik açmazı Yahudi düşmanlığını öne çıkararak prim yapanlar şimdilerde İslam karşıtlığı ile prim yapmaya çalışıyorlar. Bu noktada Türkiye’ye düşen görev hazırlanmakta olan bu tuzağa düşmemesidir. Bir başka kuşkumuz ise Avrupa’nın yeniden ulus devlet modeline dönerken çatışmaların yaşanacağıdır. 

Fransa’da yapılan Başkanlık seçimlerinde şimdilik kaydı ile ırkçıların kazanamadıkları ortalıklara çıkmıştır. Irkçıların son 20 yıl içerisinde %5’lerden %35’lere ulaştıklarının da unutulmaması gerekiyor. Yeni seçilen Başkanın kötünün iyisi olduğu genel kabul görüyor.

Sancılı bir düzlemde devam eden müzakere sürecinde toprak konusunda son olarak yapılan açıklamaların ışığında çözümün Kaf Dağı’nın arkasına itildiğinin görülmesi gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…