Demografik yapı bağlamında “usul ve füruu” yaşam dersi olarak çok şey anlatır, insanlığa. Usul ve füru, hukuki ve mali terimler. Kardeşler zamanla kendi yuvalarını kurarlar. Dallanıp budaklanırlar. Kız alınıp verildikçe farklı, farklı akrabalıklar oluşur. Babamdan olma annemden doğma üç kardeş idik. Erkek kardeşim ilkokul mezunu idi. Annem, babam ve kız kardeşim okuryazar değillerdi ama cahil de değillerdi. Arif insanlardı, vesselam! Annem ve babam komşuluk ilişkilerinde özenli, özverili ve hakkaniyetli insanlardı. Kendi ihtiyaçları olsa bile ihtiyaç sahibinin ihtiyacını karşılamak öncelikli tercihleriydi. Yemezler yedirirler, giymezler giydirirlerdi muhtaca... Varlığı yokluğu belli etmezler, gösterişi sevmezlerdi.

Babam, annem, ben ve kardeşlerim hep birlikte bir zamanlar bir aile idik…  Orta Anadolu’nun kırsal köylerinden birinde biz de, biz idik… Aileler, usul ve fürua göre gelişip yaşarlar. Ailenin temel yapısı ahlaki değerlerden sevgi, saygı, sadakat, özveri ve hakkaniyetle inşa olur. Bu değerlerden birinin zafiyeti yuvanın çöküşüne sebeptir. Biz de sadakat, huzur, otorite, şefkat, dayanışma, saygı, sevgi, hakkaniyet gibi ahlaki değerlerin bereketiyle yaşayan bir aile idik.  Annemin babama, babamın anneme olan sevgilerinin ölçüsünü bilemem ama onlarda birbirlerine olan sadakat ve saygı tamdı. 

Annem, sabahları kalktığımda yedi defa “Lâ ilâhe illâ ente Sübhâneke innî küntü Minezzâlimin” duasını okumamızı ister: “Bu dua sayesinde Allah, insanı kötü niyetli insanların şerrinden ve sair sıkıntılarından korurmuş.   Az sadaka çok bela def edermiş. Doğru söz ve dürüst davranış birer sadaka ve dua imiş… Kula, kul olmayın. Allah korkusu olan insan adil olur. Adaletli olan da cesur ve onurlu... Allah’a güvenen güvende olur. Sözü doğru, işi dürüst olanın işi rast gelir. Doğru sözlü dokuz köyden kovulur ama Yusuf misali sonunda başarıya ulaşan olur.” derdi.

Annem mahir kadındı. Zili, kilim dokumaktan aş, ekmeğe marifetli idi. Köyde zili, kilim dokutacak ile toplu yemek verecekler aylar önceden sıra alırlardı. Annem, Nazik Teyze’mle birlikte köyün aşçılarındandı. Babam şehre, pazara işi gereği sık gidip gelirdi. Köylülerin siparişlerini getirmekten haz alırdı. Hayvan hastalıklarından anlardı. Hayvanı hasta olan çoğu kişi babamın dahlini isterdi. Hayvan, Allah’ın bir mahlûku biz de kuluyuz. Derde derman olmaktan daha büyük kâr ne olur?” der, komşuluk ilişkilerini üst düzey tutardı. Annem ve babam karşılık olarak kimseden parasal değerli şeyler almazlardı. Israr edenlere de: “Gönlünüzü aldık ya, yetmez mi? Bizim için bundan daha büyük kazanç ne olabilir?” derlerdi.  

Ailemizin işi tarım, hayvancılık ve ticaret türlü birbirini ikame eden işlerdi. Aylak gezenimiz, avare dolaşanımız yoktu. Babam: “İnsanlar arasında ikili oynamayın. Ne iseniz ise o olun. Başkasının hakkına tevessül etmeyin. Hak sahibi rıza vermedikçe başkasının hakkı haramdır. Dilinize yalan, gönlünüze hile bulaştırmayın. Size yapılmasını istemediğinizi başkasına yapmayın. Zulmün bedeli ağır olur. Yusuf ile Züleyha misali. Züleyha güçlü, Yusuf zayıf iken onu iğrenç emeli uğruna zindana attırdı. Gün oldu, Züleyha da zindana düştü. Züleyha’yı zindandan kurtaran o masum Yusuf oldu. Hangi güç sahibi olursanız olun, gücünüzü masumu mağdur edecek tarzda kullanmayın.” derdi.  

Kur’an-ı öğrendiğimde anladım ki, annemle babamın öğütleri meğer Kur’an esaslı imiş. Müslüman’ın Kur’an’ı gayesinde öğrenip hayata geçirdiği gün insanlığın sıkıntıdan kurtulup esenliğe kavuştuğu gündür. Annemin öğrettiği o dua, Yunus Peygamberin balığın karnında sıkıntıdan kurtulmasına vesile olan dua imiş… Enbiya suresi 87 ve 88’inci ayetlerinde geçen o duada Allah mealen: “Zennun’u Yunus’u-da hatırla. O öfkelenerek gitmişti de, kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. Karanlıklar içinde: “Senden başka ilah yok! Seni tenzih ederim. Doğrusu ben zalimlerden oldum.” diye yalvarmıştı… Biz de duasını kabul ettik. Kendisini kederden kurtardık. Biz, bize inanları sıkıntıdan böyle kurtarırız.” buyurmuş. Ne mutlu sıkıntıdan Allah’ın kurtardığı insanlara!
Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!

Yunus Emre GÜLLÜ - 20 Nisan 2024 / Milli irade