Namazın rükunları, namazın iskelet yapısıdır. Bu yapılardan biri bozuk olduğunda namaz ibadeti olmaz. Namazın rükûnları, namazın olmazsa olmazıdır.

Namazın rükunlarından birincisi, iftitah tekbiridir. Namaza “Allah-u Ekber” tekbiri ile başlamak farzdır. İftitah tekbiri, Allah’ı ululamaktır. İftitah tekbirine, “Tahrime” namaza duruş ya da başlama tekbiri de denir. Kıyama bitişik olduğundan iftitah tekbiri namazın rükunlarından biridir.

İftitah tekbirinin sahih olması için şu şartların yerine getirilmesi esastır. Namaza önce niyet edilir. Sonra tekbir alınır. Tekbir ile namaz arasına konuşmak, yemek, içmek vs. gibi namazın dışından hiçbir hâl girmez. Tekbiri ayakta almak farzdır.

Ayakta duramayacak kadar mazereti olan oturduğu yerde tekbir alabilir. Yalınız başına namaz kılan tekbiri kendisinin duyacağı ses tonunda söyler. “Allahu ekber” derken Allah kelimesinin başındaki “A” ile ekber kelimesindeki “B” uzatılmaz. Cemaatle kılınan namazda tekbiri imamdan sonra almak gerekir. İmamdan önce tekbir alanın o namazı olmaz.

Tekbirden maksat Allah’ı tazimdir. Gaye, Allah’a hiç kimseyi ortak etmemektir. Tekbir yerine geçen Allah’a ortaklık olmayan sıfatlarla Allah’ın kendisine has ilahi kelimelerle söylemektir. “Allahümme veya yâ Allah” dese iftitah tekbiri sahih olur. “Bismillahi” dese de namaza başlasa namaz sahih olmaz. Rahim, Hakîm, Kerim gibi Allah’tan başkasının da vasıflandığı isimlerle iftitah geçerli olmaz.

Hanefi mezhebi imamlarından iki görüşe göre “Allah” denilip namaza başlansa, namaza başlanmış olur. Ancak Allah-u Ekbâr diyerek “barı” çektiğinde; “b” ile “r ” nin arasına bir elif sokmakla namaza başlanmış olmaz. Namaz fasit olur. O yapılan iş, namaz olmaz. Allah’a tazim, anlamından çıkmış olur. Bu anlamda “Bar” şeytanın isimlerindendir. Bir de “kebere” nin çoğulu olduğu söylenir. Bu da davul manasınadır.

Namaza başlarken iftitah tekbiriyle başlamak farzdır. Başka bir ifade ile Allah lafzı ile namaza başlamak farzdır. Allah lafzına “Ekber”i eklemek vaciptir. Elleri kulaklara kadar kaldırmak sünnettir. “Ekber” sözünden maksat Allah’ı yüceltmektir. Amaç, Allah’ın ululuğunu tasdiktir. Allah’ın büyüklüğünü ve onun azametini tasdiktir.

Namazın ikinci rüknü kıyamdır. Kıyam, namazda ayakta durmak demektir. Ayakta duramayacak özür sahibi olana kıyam farz değildir. Normal insanlar için farz ve vacip namazların kıyamında ayakta durmak farzdır. Nafile namazlarda kıyamda durmak farz değildir. Özür sahibi kıyama, rükû ve secdeye gücü yetmeyecekse oturarak namazını ima ile kılabilir. Namazın terki olmaz.

Namazda kıyam fardır. Başka bir ifade ile ayakta durmak farzdır. Kıyamda dururken dimdik, dosdoğru durmak vaciptir. Kıyamda dururken elleri bağlamaksa sünnettir.

Namazın rukünlarından üçüncüsü, kıraattir. Kıraat, kısa bir ayette olsa namazda bir miktar Kur’an okumaktır. Kur’an, namazların kıyamında okunur. Namazın sair yerlerinde Kur’an okunmaz. Namazın rüku, secde ve tahiyatında okunanlar duadır. Farzların ilk iki rekâtında, vitir ve nafile namazların her rekâtında Kur’an okunur.

Kıraat, tek başına namaz kılan sesiz ve kendisi işitecek ses tonunda okur. Cemaatle sessiz kılınması halinde imamın kendisi işitecek vaziyette okur. İlk rekâtlarda kıraati diğer rekâtlardan uzun tutmak sünnettir.

Namazın dördüncü rüknü rükûdur. Rükû,  namazın kıyamından sonra eller dizlere ulaşacak şekilde eğilmektir. Kıraatten sonra rükûda eller dizlere temas edecek biçimde baş ve sırt düz olacak durumu almaktır.

 İmam, sonradan namaza gelenin namaza yetişmesi için rükûu ya da secdeyi uzatmaz. Bu durum, Allah’ı tazimden öte kişinin yetişmesini sağlamak olduğundan tahrimen mekruhtur.

Namazın beşinci rüknü, sücuttur: Rükûdan sonra ayaklar, eller, dizler ve alının yere konulmasına secde denir. Her iki rekâtta peş peşe secde etmek farzdır. Alın yere konulup burun yere temas etmese secde geçerli olur. Özürsüz olarak burunun yere konmaması mekruhtur. Burun yere konulup bir özürden dolayı alın yere temas etmese secde yine caiz olur. Özürsüz alının yere konmaması hâlinde secde geçersiz olur.

 Hz. Peygamber: “Beş kemik üzerine secde etmekle emir olundum. Alın, eller, dizler, ayakların parmak uçları üzerine… Burun, alına dâhildir. Burun ile alının kemiği birdir. Alın konur burun konmazsa secde caiz olur. Özürsüz konmaz ise mekruh olur. Burun konur, alın konulmazsa secde yine caiz olur. Fakat yine mekruh olur. Önemli olan burun yumuşağı değil burunun katı kısmının yere konmasıdır. Secdede, elleri ve dizleri yere koymak sünnettir.

Sıkışıklıktan dolayı bir adam, birinin sırtı üzerine secde ettiğinde sırtına secde edilen adam ile aynı namazı kılıyorsa sırtta yapılan secde caiz olur. Aksi hâlde geçerli olmaz.

İmam-ı Ebû Hanife’den rivayetle: O, Mescid-i Harâm’da eski bir bez parçası üzerine namaz kılıyordu. Bir adam, onu bu durumdan men etmek istedi. İmam, o adama:

-Sen nerelisin? Dedi. O adam:

-Harzemliyim, dedi. İmam-ı Ebu Hanife:

-Tekbir arkamdan geldi, dedi. Bizden öğrendiğinizi sonradan bize öğretmeye kalkışırsınız. Devamında:

-Sizin beldede hasır üzerinde namaz kılınır mı? Dedi. Adam da:

-Evet, dedi. İmam Ebu Hanife, sordu:

-Namazı kuru ot üzerinde kılmayı caiz görürsün de, eski bir bez parçası üzerinde kılmayı niye uygun bulmazsın? 

Namazın altıncı rüknü, Ka’de-i ahiredir. Ka’de-i ahire, namazın sonunda ettehıyyatüyü okuyacak kadar teşehhüd miktarı oturmak demektir. Namazın son oturuşu namazın farzındandır. Teşehhüdden maksat “Abdehu ve Resulehu” ya kadar tahiyyattır.

Bir kişi selamsız namazdan çıktığı zaman vacip olan selamı terk ettiğinden namaz noksan olur. Namazın iadesi gerekmez. Vaciplerin terkinden dolayı namaz iade edilmez. Namaz, eksik olmuş olur. Namaz, farzların terkinden dolayı yeniden kılınır. Namazda birinci selam, dua ve namazdan çıkmak içindir. İkinci selam ise denkliği sağlamak içindir. Namazın düzen ve tertibindendir. Birinci selam vacip, ikinci selam sünnettir. Esasında ikinci selam da birincisi gibi vaciptir, diyen âlimler de vardır.

Allah, insandan tevazulu olmasını emrediyor. Yeryüzünde yerine halife ve varlıklar içerisinde en değerli yarattığı insanın kibirlenip büyüklük taslamasını istemiyor. Allah, secde ile insanın kibir ve gururunun kırılmasını istiyor. Bu nedenle Allah, insanın en tepesindeki başını secde hâlinde en tabandaki ayaklarının hizasına indirmesini emir buyuruyor. Secdeye baş koymuş insan, nasıl gururlanıp kibirlenebilir ki?

                Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!