Amcalarının mirasına haksız ve zamansız bir şekilde konmak için amcalarını öldüren iki kardeşin başkalarından iftira ile de diyet istemelerinden söz etmiştim.  Bu vahim olayı günümüz anlayış ve koşullarına göre yorumlarken toplumsal olarak o günkü İsrail oğullarının olaylara bakış açılarını ve anlayışlarını ele almak önem taşır.

O zamanın öncü toplumlarından olan İsrail oğullarının yaşam tarzlarına baktığımızda;  maddi varlık olan sığıra taptıkları için ilahi dinlerin aslını teşkil eden amentü esaslarından gaybe inanmadıklarını görürüz. İtikadı esaslar dâhilinde Allah, kendisinden başka hiçbir varlığa ilahlık tanımaz. Bir başka varlığı ilah edinmeyi Allah, şirk kabul eder. Allah, hiçbir şeyde kendisine ortak kabul etmez.

Allah, kimler ve neyi Allah’ın sevgisinden öte kutsarsa o insanları onunla cezalandırır. Kim, niçin ve nasıl bir şeyi Allah’a karşılık ortak çıkarmaya kalkışırsa Allah, onunla, onları zelil eder. Onu, o kişilerin imtihanı olarak onların başına musallat eder. Allah, kendisinden gayri her şeyin fani olduğunu göstermek için o şeydeki zafiyeti ortaya döker. Kendisini dahi korumaktan aciz bir varlığın ilah olarak kabul edilmesindeki delaleti gösterir. Yunusça dizelere kulak verelim:

Kulak sinsi olmuş gönüller kalleş / Cahiller cesur olmuş akıllar keş

Niyetler sırtlan olmuş arıyor leş / İnsan kendisine kalleş mi kalleş?

                                                 ***

Ölüm senden ırak değil ömür kısa / Can ucuz değil bedava diyen varsa

İnsan mal değil pazarda satılsa / Dünya ölümsüz değil bilmeyen varsa!

                                                ***

İğfal olmuş düşünce durmaz akılda / İnsaf kovulmuş izan beklemez kapıda

İstemem yarım kalacak hayal ufukta / Mağrur yalan taht kurmuş dorukta.

İsrail oğullarından bir grup bir cinayetten ötürü iftiraya uğrar. İftiranın ağır bir suçlama olması nedeniyle insanların alınlarına kötü bir yaftalama yapılır. Bu yaftalamadan kurtulmanın çaresini arayan İsrail oğullarına, Allah itibar etmedikleri peygamberleri Musa’ya muhtaç eder.

Meseleyi, ancak onun aydınlatacağına inanırlar. Sıkıntıdan kurtulmak için önemsemedikleri Musa’ya Allah’a dua et de, bu sıkıntıdan kurtulalım derler. O meselenin çözümünde Allah, İsrail oğullarının ilah olarak kutsadıkları sığırı keserek aydınlığa çıkacaklarını buyurur. Bu bildiriye itiraz etmeleri üzerine Allah, daha da özel bir sığırın kesilmesini buyurur. O nedenle ilahi buyruğa her itirazın pek çok sıkıntılara yol açtığı bilinmelidir. Bu noktada, sözü fazla uzatmadan kıssaya dönelim. Meselenin çözümü için Hz. Musa, Allah’a dua etti. Allah’tan çözüm istedi.  Allah, Hz. Musa’ya buyurdu:

-İsrail oğullarına söyle, kestikleri sığırın kürek kemiği ile ölüye vursunlar! Allah’tan bu emri alan Hz. Musa, İsrail oğullarına Allah’tan aldığı emri aynen bildirdi. Onlar da, kestikleri sığırdaki bildirilen kemiği ölüye vurduklarında ölü dirildi. Ölü, doğruldu ve dedi: “Benim katillerim, kardeşimin oğulları falan ile filandır.” deyip tekrar öldü. İftira ile kötü niyetin sonu enin de sonunda belli olur. Bu noktada Yunusçanın şu dizelerine de kulak verelim:

            Durmaz helâl ile haram yersin / Ben toprağım toprak benim dersin

Girersin toprağa ben ölmüşüm dersin / Hâlim nedir deyip figanı çekersin

***

Yunusça der; mazlum vicdan burukta / Fitnenin tuzağı hazır bekler kovukta

Ölüm kol geziyor görünmeyen ufukta / Can çıkar tenden bir kaç solukta

            Haksız kazanç edinmek, bir başkasına iftira atmak, bir başkasının rızkına ve ırzına göz koymak bir insan için en büyük felakettir. Bahsi geçen ayetin tefsirinde bu hususlara dikkat çekilmektedir.

            Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!