Bu iki kategori birbirinden bağımsız ve kendi içlerinde yerleri çok ayrı şekilde değerlendirilmelidir. 

İki iki nasıl dört ediyorsa kitap-film uyarlamalarında çoğu zaman kitap üstün olmuştur.  Çok nadir de olsa bu durum değişim gösterebilir. 

Kitap okumak hayal dünyasının sınırlarını zorlar, aynı zamanda kelime dağarcığınızı genişletir ve dil becerilerinizi geliştirir. Kitaplarda kullanılan dilin zenginliği ve çeşitliliği, beyninizi yeni kavramlarla tanıştırır ve ifade yeteneğinizi artırır.  Kitabı okurken uzun süre dikkatinizi tek bir noktaya odaklamanız gerekir. Bu da beynimizin gelişmesine neden olur. 

Kitap okurken hikâyenin ayrıntılarını zihinsel olarak canlandırmak zorundasınız. Bu, beyinde canlı görsel imgelerin oluşmasını sağlar ve hayal gücünüzü harekete geçirir.

Peki nereden geldik bu konuya, Birkaç gün önce Agatha Christie'nin ABC katili, yani Altın kitapların Cinayet Alfabesi adlı romanını okudum. Kitap muazzam hesap kitapla yazılmış etkileyici bir kurguydu. 

Bir arkadaşımdan bu kitabın aynı zamanda BluTV’ de The ABC Murders adında 3 bölümlük mini dizisi olduğunu öğrendim. Arkadaşıma göre muazzam bir mini dizi olduğu yorumunu aldım.

Filmler, hayal gücümüzü ortaya koymamıza engel olur. Çünkü biz başka birinin gözünden izleriz olan biteni, tabi ki görsel ve işitsel bir deneyim sunar. Bu, beyindeki duyusal uyarımı artırır ve film izlerken beyin daha yoğun bir şekilde çalışır. İyi bir film, duygusal tepkileri harekete geçirebilir ve izleyicinin filmin karakterleriyle empati kurmasını sağlar. 

Kitabın hemen ardından bu diziye başladım.

Mini dizi 2018 yapımı olmasına rağmen, Türk platformlarında yerini yeni almış, diziyi kitabı okuduktan hemen sonra izledim. Okuyup anımsadıklarım çok tazeydi. Bu yüzden dizi hakkında şunu söyleyebilirim. 

BÜYÜK HARFLERLE OLMAMIŞ. 
Üç bölümlük BBC yapımı mini dizi. Hiçbir noktasıyla olmamış, Agatha Christie’nin neredeyse bütün kitaplarında yer alan Belçikalı dedektifi Hercule Poirot'nun, dizide bize aktarılan dedektifle uzaktan yakından alakası yok. Yazarın yarattığı karaktere biraz da olsa saygı göstermek gerekirdi. Apayrı yeni bir karakter oluşturulmuş, ezik, karamsar, yalnız ve sessiz. Kitaplarından karakterin zekasına duruşuna konuşmasına hayran olunurken, film resmen rezalet üzerine kurgulanmış.

Hikâyenin işlenişi de güzel değildi, hiçbir duygu uyandırmadı. 

Arkadaşım kitabı okumadığı için diziyi gayet beğenmiş ama ben o kopuklukları eksiklikleri anlattığım zaman şaşırdı. Çünkü kitap seni ikna etmek için her şeye değiniyor ama film ya da diziler bunu yapmıyor, hızlı akış sırasında seni bir nevi kandırıyor. O sahne üzerinde düşünmene engel oluyor. 

Kitap mı daha iyi? Yoksa Film mi? Kişiye göre değişen çok büyük bir muammadır. 

Kitabı aratmayan çok iyi uyarlamalarda vardır. 

Chuck Palahniuk- Dövüş kulübü kitabının uyarlama Brad Pitt'in başrolünde olduğu film inanılmaz güzel olarak kitabı geçmiştir. 

Stephen King- Medyum kitabından uyarlama olan Jack Nicholson’ın oynadığı Medyum filmi de kitabın başarısı geçmiştir.

Bunun gibi birçok örnek verilebilir. Lakin kitap uyarlamaların yüzde sekseni berbat oluyor. Yazara ve okuyucuya saygısızlık olarak görüyorum.