“Bugün dünya, yarın ahiret” sözünü manidar bulurum. Güvende olmak isteyen hak-hukuk teatisinde dünya ve ahireti, terazinin iki kefesi gibi görmeli. Dengede tutmalı. Her adım atışta birinin dünya toprağına, diğerinin ahiret âlemine bastığını tahayyül etmeli. Her namaz sonu okunan “…Rabbena atina fid dünya ve fil ahireti haseneten…” duasının icabında hayatı yaşayıp ahiret sefasına ermeli.  Bakara suresi, ayet 201’de sözü edilen bu dua ile dünya ve ahiret iyiliği isteyen başkasının kötülüğünü ister mi?  “Bugün dünya, yarın ahiret” ilkesine dikkat eden yanlıştan, yanılgıdan, kötüden, kötülükten korunur.

2004 Yılı Nisan’ında bir Cumartesi sabahı saat 09’00’da Toros arabamla Eskişehir’e gitmek üzere Kırka’daki sosyal site lojmanımdan yola çıktım. Çatören barajı virajına vardığımda iki binek araç arasında olup bitmiş bir kaza hâli gördüm. Kaza mahallinde Kırka’dan Eskişehir istikametine gitmek isteyen araç sahibi ile jandarmalar vardı.  Yanlarına varıp geçmiş olsun, dedim. Öbür araçtaki iki kişi yaralı oldukları için hastaneye götürmüşler.  

Olaydan iki ay sonra kaza mahallinde gördüğüm kişi ile yatsı namazı arası camide göz göze geldik.  Namaz çıkışı beni kazaya şahit yazdırmak istediğini söyledi. Mahkemede eksiği ve fazlası olmadan gördüğümü söylerim, dedim. O: “Mahkemede lehime tanıklık yapıp benim kusursuz olduğumu söyleyiver.” dedi. Be adam “Bugün dünya, yarın ahiret” sözünü hiç duymadın mı? Senin üç kuruşluk çıkarın için insanlık onurunu, kişiliğimi ayaklar altına mı alayım? Senin için değil ya, kim adına olursa olsun yalan söylemem, iftira atmam. Bu isteğinle beni bir daha rahatsız etme, dedim.

O zat: “Lehime birkaç söz söyleyiversen ne çıkar?” deyince, hocanın namazda okuduğu ayetlerde Allah’ın ne buyurduğunu hiç düşünmedin mi? Birinci rekâtta Nisa suresi ayet 135’de,  ikinci rekâtta Maide suresi 8’de mealen Allah’ın: “Ey iman edenler! Kendiniz, anne, baba ve en yakınlarınız bile olsa Allah için şahitlik ederek adaleti ayakta tutun. Doğru şahitlikten çekinip gerçeği saptırmayın… Dürüstlükte örnek insan olun. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Allah’tan korkun. Adil olun. Allah yaptıklarınızdan haberdardır…” buyurduğunu unutma, deyip o kişiden uzaklaştım. Unutulmasın! Dilinde yalan, iftira olandan her kötülük zuhur edebilir. Bir toplumda çöküşün emaresi yalancı tanıkların taltif görmesidir. Mazlumların iftira ile mağdur bırakılmalarıdır.

O zat, daha sonra pek çok erk sahibini devreye koydu. Hepsine de aynı şeşleri söyledim.  Bazıları takdirle karşılarken bazıları da: “Ne olacakmış! Birinin faydasına yalan söylemenin ne sakıncası olabilir?” dediler. Yalan söylemekte beis görmeyenlere; ya karşı tarafın mağduriyeti ne olacak diyerek mukabil cevapla yalancı şahitliğin vebalini hatırlattım. İşin kötüsü de, bir toplumda neyin hak-hukuk teşkil edip etmediğine dikkat edilmeyişidir. “Bugün dünya, yarın ahiret” sözü, herkesin küpe gibi akıl kulağında taşıması gereken söz... İstikbalini ve istiklalini düşünen yalan ve iftiranın vahametini bilmeli.

Dünya iyiliklerin, kötülüklerin ekilip biçildiği mekân... Ahiret ise insanın iyilik ve kötülüklerinden hesaba çekildiği zaman… İyiliklerin mükâfat, kötülüklerin ceza ile karşılık bulduğu an. Kendisini seven hak-hukuk mevzubahis olduğunda “Bugün dünya, yarın ahiret” sözünü unutmaz. Yalan, kişinin kendisini inkârıdır. İftira, insan onurunu ayaklar altına almaktır. Yalan ve iftira yüzünden pek çok insanın hayatı kararmış. Aile yuvaları yıkılmış. Yalancı tanıklar yüzünden pek çok mazlum mağdur olmuş. Meselenin biraz ötesine bakıldığında vicdan mahpusuna mahkûm olan yalancı tanığın kendisidir.

Yalan söylemeyen, iftira atmayan vicdani rahatlıkta yaşar. Yalan ve iftiradan dilini, fikrini koruyan kötülükten uzak olur.   Allah, yalancı ve müfterinin şerrinden korusun. İnsan için en büyük tehlike dilini yalan ve iftiradan koruyamamaktır.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!

Yunus Emre GÜLLÜ-27 OCAK 2024 / Milli irade