Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin çağrısıyla düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 21. Olağanüstü Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı sonrasında açıklamalarda bulundu. Bakan Fidan, "İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi dönem başkanı sıfatıyla Gazze'deki artık dayanılmaz boyuta ulaşan açlık nedeniyle konseyi olağanüstü toplantıya çağırdık. Ve rekor bir katılımla da toplantımızı gerçekleştirdik. Gerçekten hem buradaki katılımcıların kapalı oturumda yaptığı beyanlar, daha sonra ikili görüşmelerde ele alınan konular aslında Gazze meselesini özelde, genelde de Filistin meselesini çözmede İslam ülkelerinin kararlılığını, fikir birliğini, güç birliğini daha da ileri taşıma noktasında önemli bir aşama oldu" dedi.
"BM Yüksek Düzeyli Toplantı haftasına buradan çıkardığımız tek yürek, tek sesle gideceğiz"
Toplantı sayesinde İslam dünyasının Filistin konusunda birlik tesis ettiğini vurgulayan Fidan, "Özellikle bu toplantının New York'tan önce düzenlenmesini hedefliyorduk. Çünkü New York'taki uluslararası, herkesin katıldığı Genel Kurul haftasına giderken İslam ülkelerinin tek ses olarak, tek fikir olarak, tek yumruk olarak Filistin meselesinde pozisyon alması, aralarındaki fikir ayrılıklarını izale etmeleri, tek görüş oluşturmaları ve uluslararası topluma bu davanın taşıyıcısı olarak da yeni teklifleri sunması bizim için önemliydi. Tabii uluslararası diplomasinin inceliklerini içeren konular bunlar. Retorikle ilgili konular var. Uluslararası toplumun atacağı yeni adımlar, atabileceği adımlar, ülkelerin nereye kadar neyi zorlayabilecekleri meselesi önemli. Şimdi bu bizim kapalı oturumda bugün çok detaylı tartıştığımız ve nihayetinde gerçekten muhtevası çok yüksek, etkisi de inşallah yüksek olacak bir karar kabul edildi bütün ülkeler tarafından. Bu kararın hazırlanmasında da yoğun emek harcandı. Özellikle bakanlıktan arkadaşlarımız sağ olsunlar bu konuda çok ciddi bir emek harcadılar ama şükür, Türkiye'nin ortaya koyduğu perspektif kendi müttefikleriyle beraber burada genel kabul gördü. Ve biz şu anda inşallah Birleşmiş Milletler yüksek düzeyli toplantı haftasına buradan çıkardığımız tek yürek, tek sesle gideceğiz" dedi.
"İnsanlığın sınavı tamamıyla kaybettiği bir noktadayız"
Gazze Şeridi’nde artık diplomasinin bir çözüm olmaktan çıktığını vurgulayan Fidan, "Artık sözün bittiği yerdeyiz. Filistin meselesinde, Gazze meselesinde. Yani insanlığın sınavı tamamıyla kaybettiği bir noktadayız. Bütün dışişleri bakanları bunun farkındalar. Artık diplomasinin araçlarını kullanarak geleceğimiz noktanın sonuna ulaşmış durumdayız. Artık bundan sonra daha farklı aksiyonların, tedbirlerin alınması, uluslararası toplumun, sistemin demiyorum, toplumun daha fazla bir reaksiyon göstermesi gerekiyor. Çünkü sistem burada tamamıyla iflas etmiş durumda, konu Filistin olunca, konu Gazze olunca. Şüphesiz Gazze meselesindeki acıyı durdurmanın en kestirme yolu şu aşamada, devam eden müzakere süreçlerinden bir netice çıkması. Fakat burada da iyimser olmak istemekle beraber baktığınız zaman Netanyahu'nun mevcut politikalarına aslında herhangi bir anlaşmayla hiçbir ilgisi olmadığını görüyoruz. Tamamıyla zaman kazanma ve askeri gündemini, politikalarını ilerletme üzerine kurulu bir strateji var. İslam dünyasının zaten büyük bir çoğunluğunun İsrail'le ilişkisi yok. Tanımıyorlar. Ticareti zaten 1-2 ülke dışında kimsenin yok. Böyle bir denklemde buradan çıkan sesin bizim için, bizim toplumlarımız için, İslam toplumları için çok büyük bir anlamı varken aslında pratikte etki oluşturmada biraz yetersiz kalabiliyor. Dolayısıyla İsrail'i daha çok ticari olarak, siyasi olarak, askeri olarak destekleyen ülkelerin bu noktada aslında İsrail'e tavır koyması pratikte İsrail'e daha büyük bir fren olacak bir mekanizma. Dolayısıyla İsrail'i destekleyen ülkelerle olan ilişkilerini kullanarak aslında bir strateji geliştirilmesi, bunun üzerinden baskı üretilmesi meselesini gündemde tutuyoruz. Bu bizim için önemli bir strateji. Çünkü masa etrafındaki 57 ülkeden birçoğunun hem Batı’yla hem ABD’yle çok ciddi ekonomik, siyasi, güvenlik ilişkileri var. Bu ilişkilerin aslında bir noktada artık İsrail'i frenleme için kullanılması elzem. Bu noktada çeşitli fikirler var. Onları da kendi aramızda tartıştık" dedi.
"İsrail, iki devletli çözüm fikrini öldürme konusunda adımlar atıyor"
BM’nin Gazze’de kıtlık olduğunu duyurması, ateşkes çabaları ve BM’de Filistin’i tanıyacağını açıklayan ülkelerin olduğu bir denklemde ilerideki sürecin nasıl okunabileceği sorusu üzerine Fidan, "Filistin meselesinde bir ters orantıyla karşı karşıyayız. O da ilginç bir durum. Şimdi tabii ortaya koyduğumuz diplomatik çaba, özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Ligi ortak grubunun, temas grubunun, Türkiye'nin içinde bulunduğu yedi ülkenin yaptığı çalışmaların uluslararası arenada Filistin'deki devletin tanınma süreciyle ilgili retoriği özellikle domine etmesi, ona yol göstermesi önemli oldu. Şimdi Filistin'in devlet olarak tanınması, Gazze'deki soykırıma devam edilmesi, böyle bir ters orantı ve giderek Gazze'nin artık insansızlaştırma politikasına konu olması tabii ki büyük bir tezat esas itibarıyla. Bir taraftan Filistin'i devlet olarak tanıyorsunuz, diğer taraftan Filistin Devleti’nin asli unsuru olan insan unsurunun yok olmasına en azından bir parçasında Gazze'de göz yumuyorsunuz. Yani burada bir tezat var. Şimdi birinci hedefimizi biz başardık. Birinci hedefimiz Filistin'in devletleşmesi meselesiydi; tanınması meselesi. Neden önemliydi? 7 Ekim'de bu ilk savaş başladığında biz dedik ki Filistin işgali devam ettiği sürece, İsrail zulmü devam ettiği sürece, Filistinliler onurlu, bütünlüğü olan, egemen bir devlet sahibi olmadığı sürece Orta Doğu'daki bu ne ilk savaş olacak ne son savaş olacak. Hatta bu savaşın yayılma riski var. Dolayısıyla bir taraftan Gazze'deki savaşı durdurmaya yoğunlaşırken hemen gündeme iki devletli çözüm önerisinin bir an önce raftan indirilerek gerçekte hayata geçmesi konusunda ciddi bir atılım yapmayı getirdik. Şimdi bu bizim ortaya koyduğumuz strateji, diğer ülkeler tarafından da büyük oranda benimsendi. Çünkü bu kalıcı çözüm. Kalıcı çözümü gündemde tutmanız gerekiyor. Var olan krizi Gazze'de sönümlendirmeye çalışırken kalıcı çözümü hayata geçirmeniz gerekiyor. Bu aslında uluslararası toplumun da ilk başta özellikle Batı'nın biraz direndiği, daha sonra da başka yol görmediği, kabullendiği bir yöntem oldu. Ve şu anda o noktaya geldik. Ama burada şunu görüyoruz. Uluslararası toplum İslam İşbirliği Teşkilatı’nın yaptığı öncülükle burada mesafe kat ederken, İsrail de başka bir hesap yapıp iki devletli çözüm fikrini öldürme konusunda adımlar atıyor. Şimdi uluslararası toplum artık burada kendi iktidarlarına bu noktada, özellikle Batı'da bedel ödetiyor. Batı'da birçok ülke kendi toplumlarının kamuoyu baskısından hareketle Filistin'i tanıma noktasında adım atıyorlar. Hiç kimse artık bu tarihi katliamın, soykırımın bir parçası olmak istemiyor. Ama maalesef bazı ülkeler için geç. Onlar Yahudilere soykırım yapılırken de tarihin yanlış tarafındaydılar. Filistinlilere soykırım yapılırken de tarihin yanlış tarafındaydılar. Bunlar aslında bilinçli tavırlar, yani burada hiçbir şekilde hafifletici mazeretleri de yok. Bizim medeniyetimiz, bizim tarihimiz, çok şükür o noktada biz faile veya kurbana değil, hareketin kendisine bakıyoruz. Yani bir zulüm kime yapılırsa yapılsın zulümdür. Kim yaparsa yapsın yine zulümdür. Yani o, bu, başkası değişmez" dedi.
Toplantı marjında ikili görüşmeler gerçekleştirildi
Toplantı marjında gerçekleştirdiği ikili görüşmelere ilişkin bir soru alan Fidan, "Mısır'la, Irak'la, Suriye ve İran'la önemli gündemlerimiz var biliyorsunuz. Afrika'yla da önemli gündemimiz var. Gambiya 90'lı yılların başından itibaren Türkiye'nin askeri, ekonomik, teknik işbirliği alanında yoğun yatırım yaptığı bir ülke. Cibuti'yle yürüyen güzel ilişkilerimiz var. Bunlar Afrika'yla ilgili konular. İran'la tabii şu anda devam eden nükleer müzakereler ve savaş sonrası döneme ilişkin genel değerlendirmeler yaptık. İran'ın Avrupa'yla yürüttüğü bir yol var, nükleer müzakerelerle ilgili. Bir de ABD’ye ilgili şu anda askıda kalmış müzakereler. Geçtiğimiz günlerde ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'yla bir görüşme yapmıştık, biliyorsunuz, orada bu konuyu da tartışmıştık. Oradan gelen birtakım yorumlar ışığında bu yeni gündemi bir değerlendirme imkanımız oldu. Irak’ta biliyorsunuz ekim ayı içerisinde seçimler var, seçimlerden önce aslında Sayın Sudani döneminde başlatılan ikili işbirliğine ilişkin önemli konular var. Su alanında işbirliği, kalkınma yolu meselesi, terörle mücadele, enerji işbirliği, birçok konuda iş adamlarının ortaya koydukları projeler ve aslında çok dinamik bir gündem var. Yani hem heyecanlı gündem hem de sorunlu alanlar var, başta terörle mücadele olmak üzere. Ve yeni Türkiye'deki devam eden terörsüz Türkiye süreci, onların etkisi, muhtemel konular. Bu kapsamlı konuları ele alma imkanımız oldu. Mısır'la Gazze meselesi, Gazze'de yapılacak muhtemel yardım, işte bir anlaşma olursa ondan sonra gündem nasıl olacak. Bu bölgesel güvenliğe mevcut son iki yılın ışığında yeni bir perspektif nasıl getirebiliriz, nasıl bakabiliriz? Yani bölgenin sorumlu ve kadim ülkeleri olarak onu tabii ele aldık. Bunlar başlıca konulardı. Diğer taraftan Libya'da, Akdeniz'de, Afrika'da nasıl işbirliği yapabiliriz, görüşlerimiz nerede? Sudan meselesi var biliyorsunuz. Somali, Etiyopya konuları, onların da yakından takip ettiği konular, onları yakından görüştük. Suriye konusunda yani Suriye Dışişleri Bakanı kardeşimizle sık görüşüyoruz. Onun Paris'te yaptığı görüşmeler vardı, kamuoyuna da yansıyan, onların üzerinden biraz geçtik. Bir Yunanistan ziyareti vardı. Sonra iki ülke arasında şu anda devam eden bazı konular var. İçerideki biraz problemli alanlar nasıl gidiyor, biz nasıl görüyoruz, neler yapabiliriz, onları değerlendirme imkanımız oldu. Tabii ki Suriye'nin toprak bütünlüğüne, egemenliğine, güvenliğine olan bağlılığımızı bir kez daha teyit ettik. Ama 8 Aralık'tan hemen sonra da söylemiştik; Suriye'de bir dönem bitti, bir dönem başladı ama daha kolay bir dönem başlamadı. Meydan okuması çok daha yüksek, sorunlu alanları çok daha belirginleşmiş, net bir dönem başladı. Burada Türkiye'nin sorumluluğu yüksek tabii ki. Bölge ülkeleriyle beraber el ele verip başta İsrail saldırıları karşısında ülkenin toprak bütünlüğünü korumak üzere birçok konuda işbirliği yapılması gerekiyor. İçeride de uluslararası bazı aktörlerin hedefine, amacına hizmet edecek çeşitli grupların olduğunu da biliyoruz. Bunları iyi yönetmek gerekiyor. Diğer taraftan da ülkenin çok ciddi yatırıma ihtiyacı var, kamu kapasitesinin ilerletilmesine ihtiyacı var, altyapının geliştirilmesine ihtiyacı var. Ama bunlar zaman alacak. Önemli olan bütün bunları yapabileceğimiz siyasal ortamın, güvenlik ortamının tesis edilmesi. Bazen hızlı gider, bazen yavaş gider ama gider. Ama siyasal ve güvenlik ortamı tesis edilmediği zaman burada bir tereddüt hasıl olduğu zaman, problem hasıl olduğu zaman saydığım diğer alanlarda da bir gelişme olmuyor. Dolayısıyla biz bunun çok ciddi şekilde bilincindeyiz. Bu konudaki adımları nasıl atıyoruz bölge ülkeleriyle, onu da konuştuk" dedi.
Fidan: Gazze meselesinde artık sözün bittiği yerdeyiz
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "Filistin meselesinde, Gazze meselesinde artık sözün bittiği yerdeyiz. Yani insanlığın sınavı tamamıyla kaybettiği bir noktadayız." dedi.
Bunlar da ilginizi çekebilir