Bağımlılıkların Türkiye'nin karşı karşıya olduğu en ciddi toplumsal tehditlerden biri haline geldiğini vurgulayan Ay, "Bugün çıkıp en büyük sorunun ne olduğunu sorsanız, 85 milyonun kahir ekseriyeti 'bağımlılıklar' diyecektir. Eskiden alkolün, uyuşturucunun ve kumarın tehlikesini konuşuyorduk. Bugün teknolojinin hayatımıza bu kadar hakim olmasıyla, sanal kumar gibi çok daha tehlikeli alanlar ortaya çıktı." diye konuştu.
Ay, ekran bağımlılığı ve sanal kumar arasındaki ilişki konusunda çok sayıda akademik çalışma bulunduğunu, bu çalışmaların ortak bulgusunun "ekran süresi arttıkça riskin büyümesi" olduğunu söyledi.
Ekran başındaki süre arttıkça kişinin riskli davranışlara daha açık hale geldiğini belirten Ay, "Ekranda geçirilen her dakika, kişinin sanal kumarın sunduğu hızlı ve yoğun uyarana karşı daha açık hale gelmesi demek. Renkli, hızlı, oyunlaştırılmış içeriklerle sunulan sanal kumar da bu zayıflığı hedef alan bir çekim merkezi haline geliyor." dedi.
- "Erişim sınırsız, yaş sınırı kolay aşılıyor, algoritmalar tuzağı derinleştiriyor"
Ay, bağımlılık riskini katlayan temel faktörlerden birinin, sanal kumara erişim kolaylığı olduğunu vurgulayarak, "Bugün fiziksel bir kumarhaneye gitmeye gerek yok, sadece bir cep telefonu, tablet ya da bilgisayar, saniyeler içinde bu uygulamalara ulaşmak için yeterli hale geldi. İnternet bağlantısının olduğu her ortamda erişimin mümkün olması, özellikle gençleri ve çocukları riskli davranışlara karşı savunmasız bıraktı." ifadelerini kullandı.
İkinci unsurun, yaş sınırlamalarının kolaylıkla aşılabilmesi olduğunu dile getiren Ay, gençlerin teknolojiyi yetişkinlerden çok daha iyi kullanabildiğini ve getirilen yasakları aşabilmeyi kısa sürede öğrendiğini belirtti.
VPN kullanımı, ebeveynlerin kimlik bilgilerinin izinsiz kullanımı ya da farklı çevrim içi hile yöntemleriyle, yasa gereği erişimlerin engellenmesi gereken platformlara rahatlıkla giriş yapılabildiğini anlatan Ay, bu durumun, fiziksel bir mekana yaş nedeniyle alınmayacak çocukların, sanal ortamda hiçbir filtreyle karşılaşmadan kumar içeriklerine ulaşmasını mümkün kıldığını dile getirdi.
Üçüncü ve en kritik unsur olarak, algoritmalar ile yapay zekanın rolüne değinen Ay, "Günümüzde kullanılan tüm dijital mecralar, kullanıcıların ilgi alanlarını, eğilimlerini ve zaaflarını takip ederek veri depoluyor. Bu bilgiler pazarlama modelleri geliştirmek için kullanılıyor. Gençlerin hangi içeriklere ilgi duyduğunu bilen sistemler, onların zaaflarını hedef alan yönlendirmelerle kumar içeriklerini görünür hale getiriyor." diye konuştu.
Ay, bu teknolojik mekanizmaların bağımlılık riskini derinleştirdiğini ve özellikle çocuklar için en tehlikeli unsurun bu örtük yönlendirme sistemi olduğunu ifade etti.
- Sanal kumarı tetikleyen 3 etken
Ay, sanal kumara yönelimi artıran risklerin üç temel başlık altında toplanabileceğini söyledi.
İlk olarak, beyin gelişiminin yaklaşık yüzde 90'ının 0-3 yaş arasında tamamlandığına işaret eden Ay, çocukların bu dönemde doğal nesneler ve gerçek etkileşimlerle büyümesi gerekirken, ekranların giderek daha fazla "oyalayıcı" bir araç olarak kullanıldığına dikkati çekti.
Bu yaşta ekranla tanıştırılan çocukların muhakeme becerilerinin tam gelişemediğini vurgulayan Ay, "Yemek yesin diye tableti veriyoruz, ağlamasın diye telefonu veriyoruz. Bu dönemde ekranla muhatap olan çocuk, iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı ayırt etme kapasitesini olması gerektiği kadar güçlendiremiyor. Böyle yetişen çocuk, ergenlik döneminde karşılaştığı olumsuzluklara ve dijital tuzaklara çok daha kolay yöneliyor." dedi.
İkinci etken olarak, ekranlarda sunulan rol modelleri ve yaşam tarzı dayatmalarını gösteren Ay, diziler, sosyal medya fenomenleri ve televizyon içeriklerinin, gençlerin zihninde hızlı zengin olma, lüks yaşam ve kolay kazanç algısını pekiştirdiğini belirtti. Ay, "Ekranlar adeta şunu söylüyor, lüks yaşarsan itibar görürsün. Bu mesaj sürekli tekrarlandığı için çocuklar zamanla kısa yoldan para kazanmanın yollarını aramaya başlıyor ve kumar ya da bahis gibi riskli alanlara yöneliyor." değerlendirmesinde bulundu.
Üçüncü etkenin, spor müsabakaları sırasında yoğun şekilde görülen bahis reklamları olduğunu dile getiren Ay, bu reklamların gençler üzerinde normalleştirici bir etki yarattığını ifade etti.
Bahis içeriklerinin hem bağımlılığa yeni sürüklenenler hem de bağımlılıktan kurtulma mücadelesi verenler için tetikleyici olduğunu belirten Ay, bu durumun özellikle genç yaş gruplarında riskleri ciddi ölçüde artırdığını söyledi.
- "Önce aileler çocuklara örnek olmalı"
Sanal kumarın hem bireysel hem toplumsal düzeyde ağır sonuçlar doğurduğunu vurgulayan Ay, "Borçlanmalar artıyor, gençler arasında intihar vakalarına etki eden faktörler arasında sanal kumarın payı büyüyor. Aile içi güven kaybı, yalnızlaşma, depresyon ve öfke gibi ciddi psikolojik sorunlar ortaya çıkıyor. Toplumsal olarak da ekonomik kayıplar, yasa dışı para akışı, ailelerin dağılması gibi sonuçlar görüyoruz." ifadelerini kullandı.
Ay, aile içindeki bağımlılıkla mücadelede en etkili adımlardan birinin, ebeveynlerin çocuklarıyla yeniden sağlıklı bir iletişim kurması olduğunu belirterek, ailelere "sofra hareketi" ve "teknoloji sepeti"ni tavsiye ettiğini söyledi.
Aile bireylerinin eve girdiklerinde telefon, tablet ve diğer teknolojik cihazlarını kapının yanına yerleştirilen bir sepete bırakmasını öneren Ay, ebeveynlerin, kendi ekran alışkanlıklarını kontrol etmeden, çocuklarından teknolojiyi sınırlamalarını bekleyemeyeceğini kaydetti.
Ailelerin en azından akşam yemeklerini birlikte yemesinin, göz teması ve iletişim sayesinde sorunların erken tespitini kolaylaştırdığını belirten Ay, aile bağlarının güçlenmesinin hem ekran bağımlılığına hem de sanal kumar gibi riskli davranışlara karşı koruyucu bir kalkan oluşturduğunu dile getirdi.
Ebeveynlerin çocuklarıyla bağının zayıfladığını, çocukların büyük ölçüde sosyal medya ve dijital içerik üreticileri tarafından şekillendirildiğini anlatan Ay, "Bizleri anne babamız yetiştirdi. Bugün çocuklarımızı sosyal medya fenomenleri, YouTube kanalları yetiştiriyor. Pandemi döneminde aynı evdeydik ama ruhlarımız başka yerlerdeydi. Çocuğun oyunu var, annenin dizisi var, babanın telefonu... Sorun tespiti imkansız hale geliyor." diye konuştu.
Ay, çocukların gelişimi ve riskli davranışlardan korunması için yalnızca ailenin ya da okulun değil, tüm sosyal çevrenin ortak sorumluluk üstlenmesi gerektiğini söyledi.
Okul, aile ve sokak arasında güçlü bir iletişim kurulmadığı sürece sorunların erken tespitinin mümkün olmayacağını belirten Ay, ailelere rehberlik edecek uzmanların, sağlık ocaklarında olduğu gibi sistemli biçimde görevlendirilmesinin önemini vurguladı.
Türkiye'de bağımlılık türlerinin yaygınlığına ilişkin oranlar paylaşan Ay, "İnsanların yüzde 2'si madde bağımlısı, yüzde 3'ü kumar, yüzde 19'u kripto borsa, yüzde 30'u sigara ve alkol, yüzde 70'i teknoloji bağımlısı. Bağımlı bir ülkeye dönüşüyoruz." ifadelerini kullandı.
Ay, bağımlılıkla mücadelede koordinasyon için merkezi bir yapı gerektiğini sözlerine ekledi.