Bugün Türk kadını için çok anlamlı, bir o kadar da gurur veren bir gün.

Çünkü, dünyanın bir çok gelişmiş ülkesinde kadına seçme ve seçilme hakkı bulunmazken, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu büyük Atatürk tarafından Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verildiği gün.

Türk kadını bununla ne kadar gurur duysa azdır.

İleriyi gören ve kadınlara büyük önem veren Mustafa Kemal Atatürk, Türk toplumunu yüceltme çabaları doğrultusunda, gelenekçi tutumu ortadan kaldırarak yenileşme arayışı içinde, çağın gereğine uygun kurumları, örgütleri yerleştirmek çabasıyla yaptığı inkılaplar, yeni neslin bu çizgide yetişmesi amacını taşıyordu.

Bu nesil Türkiye Cumhuriyetini geleceğe taşıyacaktı.

Nitekim Atatürk yeni neslin yetişmesi ve eğitiminde birincil rol oynayan Türk toplumunun temeli kabul ettiği aileye ve ailenin de direği olarak gördüğü Türk kadınına çok büyük önem vermişti.

Özellikle hukuk alanında kadınlara geniş haklar tanımıştı.

Atatürk, 1923 yılında "Şuna inanmak lazımdır ki dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir" ya da ''Toplumun başarısızlığının asıl sebebi kadınlara karşı olan bilgisizlikten ileri gelir, bir toplumun bir organı faaliyette iken diğer bir organı işlemez ise o toplum felç olur" derken bu yaklaşımını dile getirmektedir.

 

***

 

Mustafa Kemal Atatürk'ün girişimiyle kadın haklarına yönelik inkılaplardan biri ve şüphesiz en önemlisi, seçme ve seçilme hakkıdır.

1930 yılında Türk kadınına belediye seçimlerine katılma hakkı verilmiş,

5 Aralık 1934 tarihinde de Türk kadını seçme ve seçilme hakkına sahip olmuştur.

Anayasada bu madde yer alırken Atatürk, kadınların haklarını salahiyet ve liyakatle kullanmaları gerektiğini de vurgulamıştır. Türk kadınları pek çok Avrupa kadınından çok önce bu hakka sahip olmuştur.

5 Aralık 1934 günü dünyada kadınların yasal olarak milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip olduğu ülke sayısı 28, bu hakkın kullanıldığı ülke sayısı ise sadece 17 idi.

Kadınlar, seçme/seçilme hakkına Fransa'da 1944, İtalya'da 1945, Yunanistan'da 1952, Belçika'da 1960 ve İsviçre'de 1971 yılında kavuştukları göz önüne alındığında Türk kadınının bu hakka çok önceleri kavuştuğunu görmek mümkün.