Sığınak zorunluluğu önemli bir adım oldu

Uzun zamandır depremle, sellerle, yangınlarla, savaş tehdidiyle, yani kısacası “risk” kelimesinin her haliyle iç içe yaşıyoruz. Ancak tüm bu tehlikeler karşısında ne kadar hazırlıklıyız, bu başka bir mesele. Yeni yayımlanan Sığınak Yönetmeliği işte tam da bu noktada önemli bir adım oldu. Çünkü artık konutlardan yurtlara, otellerden sanayi tesislerine kadar pek çok yapıda sığınak inşa etmek zorunlu hale getirildi.

Bu düzenleme, bazıları için ilk bakışta “aşırı önlem” gibi görünebilir. Ancak meseleye biraz daha geniş bir pencereden bakınca, aslında çok geç kalmış bir hamle olduğunu fark ediyoruz. Zira güvenlik sadece kapıya takılan kilitle sağlanmıyor. Güvenlik, olağanüstü bir durumda sığınılabilecek bir alanın varlığıyla, yani “önlem kültürüyle” başlıyor.

Bugün modern şehirlerde, kalabalık nüfusun ve yüksek yapılaşmanın yarattığı riskler her zamankinden daha fazla. Bir depremde, bir patlamada, bir saldırıda ya da büyük bir yangında insanların nereye gideceği, nasıl korunacağı önceden planlanmalı. Yeni yönetmelik bu anlamda şehirleşmenin hızına uygun bir güvenlik altyapısı kurmayı amaçlıyor.

Üstelik sığınaklar artık yalnızca savaş dönemlerinde hatırlanan soğuk beton odalar değil. Yönetmelik, bu alanların yaşlı, engelli ve hamile bireylerin kullanımına uygun hale getirilmesini, elektrik kesintilerinde bile çalışacak sistemlerle donatılmasını, hatta iletişim ve ilkyardım imkânlarıyla desteklenmesini zorunlu kılıyor. Yani modern sığınaklar, afet anında nefes alabileceğimiz “yaşam alanları” haline geliyor.

Dahası, millet bahçeleri, metro tünelleri, stadyumlar gibi toplu kullanım alanlarına da sığınak şartı getirildi. Bu, sadece bireysel değil, toplumsal güvenliği de esas alan bir yaklaşım. Çünkü afet anında bir kişinin değil, binlerce insanın hayatını koruyacak yapılar gerekiyor.

Yıllardır unuttuğumuz bir gerçeği yeniden hatırlıyoruz: Sığınaklar, barış dönemlerinde unutulacak yerler değil, tam tersine, sürekli bakımı yapılan, hazır halde tutulan yaşam sigortaları olmalı. Yeni düzenleme, bina yöneticilerine bu konuda sorumluluk da yüklüyor. Bu, “devlet yaptı, gerisi bizi ilgilendirmez” anlayışının ötesine geçen bir yaklaşım.

Elbette her düzenlemenin uygulanma süreci de önemlidir. Yönetmeliğe göre mevcut sığınakların bir yıl içinde denetlenmesi gerekiyor. Umarım bu denetimler sadece kâğıt üzerinde kalmaz, gerçekten işler hale getirilir. Çünkü yaşadığımız coğrafya bize defalarca gösterdi: Hazırlıklı olmak, bir tercihten ziyade mecburiyet.

Sığınaklar, sadece betonarme yapılar değil; bir toplumun güvenlik bilincinin, geleceğe bakışının somut göstergeleridir. Biz ne kadar sağlam sığınaklar inşa edersek, aslında o kadar güçlü bir “gelecek inancı” inşa etmiş oluruz.

O yüzden ben bu adımı önemsiyorum. Çünkü mesele sadece duvar kalınlığı değil, o duvarların arkasında neyi korumaya çalıştığımız. Kimi zaman bir hayatı, kimi zaman bir toplumu...

{ "vars": { "account": "UA-99020016-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }