Her yıl Ekim ayının son haftasında kutlanan Bağımlılık Farkındalığı Haftası, toplumun giderek daha fazla yüzleşmek zorunda kaldığı sessiz bir salgına dikkat çekmeyi amaçlıyor. Peki, bağımlılık nedir?
Sadece madde kullanımından mı ibarettir? Ya da bir kişinin hayatını nasıl bu kadar etkisi altına alabilir? Bağımlılık denince çoğu kişinin aklına hemen alkol, sigara ya da uyuşturucu geliyor. Evet, bunlar elbette en tehlikeli ve yaygın türlerden. Ama sadece bunlarla sınırlı değil. Artık ekran karşısında geçirilen saatler, sosyal medyada kaybolan günler, elimizden bırakamadığımız telefonlar da işin içine girdi. Teknoloji çağındayız ama teknolojiyle ilişkimizi sağlıklı tutmak da ayrı bir mücadele. Bir de davranışsal bağımlılıklar var. Mesela durmadan alışveriş yapanlar, stresini yemekle bastıranlar, kumar oynayanlar… Yani bağımlılık sadece bir maddeye değil, bir davranışa da gelişebiliyor. Ve işin kötü yanı, çoğu zaman bunun bir bağımlılık olduğunu bile fark etmiyoruz. “Herkes yapıyor” diyerek geçiyoruz, ama bazen bu alışkanlıklar hayat kalitemizi ciddi anlamda düşürüyor.
Bağımlılık, tıbbi ve psikolojik bir durumdur. Kişi, zarar verdiğini bilse dahi bağımlı olduğu madde veya davranıştan uzak duramaz. Bu süreç zamanla kişinin sosyal ilişkilerini, akademik ya da mesleki performansını ve ruh sağlığını olumsuz etkiler. Bu nedenle bağımlılığı bir "irade zayıflığı" olarak görmek yerine, profesyonel destek gerektiren bir sağlık sorunu olarak değerlendirmek gerekir. Toplumsal bilinçlenme bu noktada büyük önem taşımaktadır. Özellikle çocuklar ve gençler, bağımlılık riski bakımından en hassas gruplar arasında yer almaktadır. Ailelerin ve eğitimcilerin bu konuda farkındalık sahibi olması, genç bireylerin riskli davranışlardan uzak tutulmasında kritik rol oynamaktadır. Aile içi sağlıklı iletişim, duygusal destek ve yönlendirme, koruyucu faktörlerin başında gelmektedir. Bağımlılıkla mücadele yalnızca bireysel çabalarla sınırlı kalmamalı; kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları, sağlık ve eğitim alanında çalışan profesyoneller iş birliği içinde hareket etmelidir. Önleyici çalışmalar, bilinçlendirme kampanyaları, erken müdahale programları ve tedavi hizmetleri bu mücadelenin temel taşlarını oluşturur. Bu hafta vesilesiyle, her birimiz hem kendi yaşamımıza hem de çevremizde olup bitenlere daha dikkatli bakmalıyız. Ekran süremiz ne kadar? Onsuz yapamadığımız alışkanlıklarımız var mı? Ya da bir yakınımız, sessizce yardım bekliyor olabilir mi? Unutulmamalıdır ki bağımlılık, tedavi edilebilen bir durumdur. Ancak bunun için ilk adım farkındalıkla başlar. Fark etmek, yargılamadan destek olmak ve profesyonel yardım arayışını teşvik etmek, toplumsal iyileşmenin önünü açacaktır. Toplum olarak bu konuda daha bilinçli, duyarlı ve kararlı adımlar atmak, geleceğimizi korumanın en etkili yollarından biridir.