Prangalı Zihniyet

Akılsızlığa sürükleyen nedenlerden uzaklaşmadıkça insan rüzgâr önünde kuru yaprak gibi savrulur durur. Aklını başına toplamadıkça ne şerde, ne de hayırda olduğunu fark eder. Herkes gidişatını kendisi belirler. Gidişatının düzgün olmasını isteyen doğru değerlerle behemehâl olmalı. Aklı veren, aklını kötüye kullan demiyor. Dile konuşmak izni veren yalan söyle, gıybet et, iftira at, ispiyoncu ol demiyor. İrade sahibi yapan yapacağını yanlış yap, demiyor. Adaleti emreden adaletsiz ol demiyor. O, insandan işinin dürüst, sözün doğru olmasını istiyor. Yaratan insana benim rızamı kazanabileceğin kıstaslar üzere kendini kalibre et. Ötesini kendin bilirsin diyor! Miladi binli yılların başlarında yetişmiş hâkim ve şair Nasır-ı Husrev’in Milli Eğitim yayınlarından “SEFERNAME” adlı kitabını bir kez daha irdeledim.

Kitap anlatısında: “…Muhtelif diyarları görüp incelemek istedik. Taif’ten yola çıktık. Süreyya denen yere vardık. Ora halkının ne hükümdarı, ne de hâkimi var. Herkes başına buyruk… İrfan yok, insaf yok. İlimden bilimden nasipsiz, taassuptan harabeye dönmüş vicdanlar… Kulaktan duyma bilgilerle herkes kendini ulu bilgin zannediyor. Her biri kanlı katil, hırsız, eşkıya. Birbiriyle savaşan düşman kitleler… Yabancıya av diyorlar. Kılavuzu olmayanı soyup soğana çeviriyorlar. Her yerde tehlike… Yüce Mevla, selametle ayrılmamızı takdir buyurmuş ki, selametle oradan ayrılabildik. Bu cümleleri okuduğumda İsra suresi ayet 80’de Hz. Peygamberin mealen: “…Rabbim! Gireceğim yere doğruluk ve esenlikle girmemi, çıkacağım yerden de doğruluk esenlikle çıkar…” duası aklıma geldi. Ne hazin ki, İsra suresi ayet 81’in icabını kavrayamayan Siyonist felsefeyle prangalı zihniyet İslami yaşayışı garip takdimden geri durmamış, durmuyor da.

Toplumsal çöküş ve kokuşmuşluğun emaresi gıybet, yalan, iftira, dedikodu, ispiyon, vurgun, talan, soygun gibi kötü hâllerin yaygın olmasıdır. Bu kötü hâllerin yaygın olduğu toplumlarda sadakat, güven, huzur olur mu? Bu haller salgın hastalıktan beterdir. Bunların her biri toplumu kokuşturan, çürüten fitne unsurlarıdır. Kötülükten uzak durmak herkesin üzerine insani, ilahi, adli sorumluluktur. Alkolik bir iş arkadaşım vardı. Kendisini savunur dururdu. Oldum olası tartışmayı sevmem. O: “Falanca, falanca beni kınıyor. Sen niçin beni eleştirmiyorsun?” derdi. Herkesin içkisi, kumarı, namazı kendisine bir başkasına zarar vermedikçe derdim ve derim. Bir sabah “Seninle konuşmaya ihtiyacım var.” dedi ve geldi. Pörsük gözleri, bu kez ışıl ışıldı. Yüzü gülüyordu. “Be adam, yine hiç bir şey sormayacak mısın?” dedi.

Sen buraya aklında tasarladıklarını söylemeye gelmedin mi, dedim. Dedi: “Bu gece rüyamda biri, bana: “Akıllı ol!” dedi. “Nasıl olayım!” dedim. “Akılsızlıklardan uzak ol.” dedi. “Uyandım, bir daha uyku tutmadı. O nedenle sana geldim.” demesi üzerine. O, sözünü senin uykunu kaçıracak, aklını başına alacak etkide söylemiş. Sonrası sana ait, dedim. “İyi de, ne yapmam gerekiyor, söyle.” dedi. Akılsızlıklardan uzak ol, demiş. Daha ne desin! Düşün ve kararını ver. “Ne kararı vereyim?” dediğinde, aklına sor. O, söyler dedim. “İçkiyi bırak mı.” diyorsun. Ben, demedim. Kendin diyorsun. Sözünde dur. Sözüne saygın olsun, dedim. Hiçbir şey söylemeden kalkıp gitti. On gün sonra geldi. “Haberin var mı? O gündür, bugündür içmiyorum.” dedi. Boynuma sarıldı. “Ben bu illetten kurtulmak istiyorum arkadaş, ama nasıl?” dedi.

Öncelikle, üzerinde hakkı olanların haklarını ver. Sor, soruştur. Kimin sende ne alacağı varsa hak sahibini memnun et! “Kim bu hak sahibi, söyle?” dedi. Geçmişine, geleceğine, sağına, soluna, içtiğin suya, yediğin ekmeğe, gözünün gördüğüne, dilinin söylediğine, elinin değdiğine, ayağının bastığına, kulağının işittiğine, aya, güneşe, soluduğun havaya, masuma, mazluma, mağdura dikkat ettiğinde anlarsın, dedim. “Tamam!” dedi. Sonrası tam oldu. O, halk içinde itibar buldu. Sözü kıymetli, hâli örnek oldu. “Üzerimde hakkı olanın hakkını zamanında ve tamamınca teslim ettikçe gönlüm huzur buluyor, kaygıdan, korkudan kurtuluyorum.” dedi. Bütün mesele bu gerisi kolay, dedim. Yine boynuma sarıldı ve bu defa: “Ben yeni doğdum. Arkadaş!” dedi. Ruhu şâd olsun! Diğer bir ifade ile Mevla, onu cennet nimetlerine kavuştursun.

Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!

{ "vars": { "account": "UA-99020016-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }