Miladi binli yılların başlarında yaşamış ünlü gezgin Hâkim ve şair Nâsır’ı Hüsrev’in gezi izlenimlerini anlattığı MEB yayınlarından “SEFERNAME” adlı kitabını yıllar sonra bir kere daha okudum. Hama şehrinden bahsederken Nâsır’ı Hüsrev: “Hama, Âsi ırmağının kenarına kurulmuş imarı hoş bir şehir… Bu ırmağa İslam ülkelerinden akarak Rum ülkesi kâfir şehirlerine aktığı için Âsi adı verilmiş.” demiş. İlme, bilime hor bakmamalı. İlmin ve bilimin hesaba sığmayacak değerleri unutulmamalı. Kim olursa olsun azabı, gazabı dikkate alarak yaşamalı. Kötülükler inat, cehalet, gaflet, dalalet, bağnazlık, yobazlık, hokkabazlık, şarlatanlık gibi hâllerden gelir. İnsanı rüsva eden bu tür hallerdir.
İnat, önyargı, bağnazlık, cehalet, gaflet, dalalet, şarlatanlık gibi haller insanın başına beladır. Bu minval düşmanların kökünü kurutan panzehir ilimdir, bilimdir. İnsan kişilik binasını ilimle, bilimle imar ettiğinde inat, önyargı, bağnazlık, cehalet, dalalet, gaflet gibi sisi düşmanlar depreşemez. İnsan benlik kalesinin surlarını ilimle, bilimle, insafla, hakkaniyetle ördüğünde o surlardan cehalet, gaflet, dalalet, atalet, bağnazlık, yobazlık, hokkabazlık, şarlatanlık gibi sinsi düşmanlar sızamaz. İnsanın insani gelişimini harap eden, ihtirastır. İnsanın kimlik ve kişiliğinin inşası ilim, bilimledir. İlim, bilim insanın hak ve haddinin nerede başlayıp nerede bittiğinin farkındalığıdır. Gerisi teferruattır.
Cehalet, gaflet, dalalet, inat, bağnazlık, şarlatanlık, ön yargı gibi kirlerden arınmayanın akıbeti perişandır… Mısır pazarlarında herkes alım satımında doğru söyler, dürüst davranır demiş Nasır-ı Hüsrev. Yalan söyleyen ya da hile yapan bir deveye bindirip elinde zille ben yalan söyledim, hile yaptım. O nedenle bu cezaya çarpıldım şeklinde bağırtılarak şehrin sokaklarında teşhir edilirmiş. Kim olursa olsun mazlumları, masumları, mağdurları ezip geçmemeli. Zorbaya güç yetiremeyenin mazlum, masum, mağdur üzerinden güç gösterisi yapması zulümdür. Müslüman Allah’ın emrini Kur’an’dan öğrenip hayata hilafsız, riyasız geçirendir. Ne mutlu böyle Müslümana!
Nasır-ı-Hüsrev Mısır’ın Kahire, Halep, Hama gibi bazı önemli iskân merkezlerini anlatısında: “…Mısır Hükümdarlarından Hâkim bi-emr-illlah idareyi ele aldığında Mısır halkının geleceğine matuf bazı fermanlar çıkarmış. Halk, ya şarap yaparsa gibi kuşkuyla üzüm ithal ve üretimini yasaklamış. Stoklardaki kuru üzümleri yaktırmış, Nil’e döktürmüş. Bağları, asma kütüklerini söktürmüş. Suyundan alkol üretilir kaygısıyla arpa ekiminden halkı men etmiş. Kadın hamamlarını kapattırmış. Kadınlara kabristan ziyaretini, sokaklarda dolaşmayı, akrabalarına gidip gelmeyi, toplu eğlenceyi yasaklamış. Ayakkabıcıları kadın pabucu imalatından men etmiş.
Mısır ülkesinin iktisadi, sosyal, kültürel ve stratejik gelişimine yönelik getirisi, götürüsü hesaba katılmadan üzüm, arpa ve kadın pabucu üretiminin hükümdar tarafından yasaklanmasıyla pek çok işyeri kapanmış. Pek çok kişi de işsiz kalmış. Yalan varsa, görüp anlatanın boynuna. Ben, okuduklarımı yazdım. Maide suresi 87’de Allah: “…Allah’ın size helal kıldığı iyi ve temiz nimetleri kendinize haram etmeyin. Allah’ın belirlediği sınırları aşmayın. Allah, haddini aşanları sevmez.” buyurmuşken, hangi Müslüman bir başkasının yaşam hakkı helallere hangi cüretle yasak koyabilir? Kim bir başkasının helâl yiyeceğine, içeceğine, giyeceğine haram diyebilir?
Zulüm hakkını, haddini aşan kişinin ahvalidir. Akıllı kişi iradesine hâkim olup ferasetle, dirayetle, basiretle, liyakatle, merhametle, adaletle davranandır. Doğru sözlü, doğru sözden başka söz konuşmayandır. Dürüst, dürüst davranmaktan başka davranmayandır. Dünya ömrü ne kadar uzun olursa olsun günler herkes için sayılıdır. Herkesin yiyip içeceğinin ölçüsü, tahsisi bellidir. Hiç kimse kendisine tahsis edilenden fazla ne yiyebilir, ne içebilir, ne de bir gün daha fazlasını yaşayabilir? Hayat fitne, kargaşa çıkarmaya değer mi hiç? Fitneye, hilye ilahi adaletin müsamahası olmaz! Hak sahibi hakkından feragat etmedikçe… Hortlatılan her fitne pek çok mazlumun, masumun mağduriyetine sebeptir.
Ömrünüz uzun, kazancınız bereketli olsun! Hoşça kalın! Dostça kalın!