Yüzyıllardır insanlar “bilinmeyeni bilmek” isteğiyle medyumlara, falcılara ve kahinlere yöneliyor. Kimileri onlara inanıyor, kimileri ise tamamen aldatmaca olduğunu düşünüyor. Peki medyumlar gerçekten nasıl “biliyor gibi” görünüyor?
Bilim insanlarına göre bu durumun sırrı, psikolojik gözlem gücü ve insan beyninin algı yanılgılarında gizli.
Psikoloji literatüründe bu etkiye “Barnum etkisi” veya “Forer etkisi” deniyor. Bu etkiye göre insanlar, genel ve herkes için geçerli ifadeleri kendilerine özelmiş gibi algılama eğiliminde.
Örneğin bir medyum “Son zamanlarda seni yoran bir karar verdin ama doğru yolda olduğunu hissediyorsun.” dediğinde, bu cümle pek çok insana uyabilir — ama dinleyen kişi, bunun sadece kendisine söylendiğine inanır.
Buna ek olarak medyumlar genellikle soğuk okuma (cold reading) adı verilen bir teknik kullanır. Bu yöntemle karşısındaki kişinin yüz ifadesi, giyim tarzı, konuşma biçimi ve vücut dili üzerinden küçük ipuçları yakalanır. Bu ipuçlarından yola çıkarak söylenen her cümle, “isabetli tahmin” gibi görünür.
Bazı durumlarda da rastgele olasılıklar ve hafıza seçiciliği devreye girer. İnsan beyni, doğru çıkan bir tahmini hatırlamaya, yanlış olanları ise unutmaya eğilimlidir. Bu da medyumun “her dediği çıkıyor” algısını güçlendirir.
Bilim dünyası bugüne kadar medyumluk ya da kehanet iddialarını destekleyen hiçbir ampirik kanıt bulamadı.
Yine de bu mesleklerin popülerliği, insanın belirsizlik karşısında “kontrol ve umut” arayışıyla açıklanıyor.
Uzmanlar, “İnsanlar bilinmeyeni bilmek değil, kendilerini güvende hissetmek istiyor” diyor.
Dolayısıyla medyumlar çoğu zaman geleceği görmekten ziyade, insan psikolojisini okumada ustalaşmış kişiler.
Sonuç olarak, medyumların “bilme gücü” doğaüstü değil; insanın algı, inanç ve duygularının karmaşık yapısından doğan bir psikolojik illüzyon.