Kubrick’in Vedası

Yeni yıla yaklaşırken tartışmaları çıktığı günden bugüne kadar süren Eyes Wide Shut’ı anmadan geçemezdim. Benim için “yılbaşı filmi” kavramını tamamen ters yüz eden bir yapım bu… İçinizi ısıtan, ev süsleme isteği uyandıran tatlı filmler gibi değil; aksine evin loş ışığında içinize ürperti salan türden. Sıradan bir çiftin, sıradan olmaktan hızla uzaklaşan değişimini rahatsız edici bir açıklıkla izliyoruz film boyunca.

Başrollerini sinema tarihinin en güzel kadını Nicole Kidman’ın ve Tom Cruise’un oluşturduğu bu yapım, görsel anlamda adeta bir sanat galerisinden fırlamış gibi. Bu sanat galerisi sadece oyuncuların güzelliğiyle değil, görüntü yönetmeninin bizi bizden alan sahneleri harika bir titizlikle işlemesiyle oluşuyor. Kubrick’in tüm filmografisine baktığımızda, Eyes Wide Shut resmen “son veda busesi”ni kondurduğu, sinemanın yedinci sanat oluşunu tekrar tekrar hatırlattığı bir doruk noktası gibi duruyor. Heykeli, resmi, müziği; kısacası sanatı sanat yapan ne varsa hepsinin fazlasını topluyor bünyesinde.

Evli bir çiftin açığa çıkan sırlarının tetiklediği olaylar zinciri, sıradanlığa göz kırpmayan, karanlık ve derin bir kuyudan sesleniyor izleyiciye. İhanetin hem en acı hem de en büyüleyici portresini çiziyor Kubrick; öyle ki bakmaya cesaret eden için unutulmaz bir deneyime dönüşüyor.

Yine de uyarayım: Hassasiyeti yüksek olanlara bu yolculuk fazla sert gelebilir. Üstelik Kubrick’in filmin çekiminden kısa süre sonra vefat etmesi, komplo teorisyenlerinin ekmeğine bol bol yağ sürdü. Tüm bu söylentilerin gölgesine rağmen Eyes Wide Shut, izleyicisiyle buluştuğu günden beri sinema tarihinde kendine ayrı bir yer açmayı başardı.

Velhasıl… Yeni yıla yaklaşırken huzur arayanlara değil, gerçek bir sinema deneyimi isteyenlere hitap eden bir başyapıt bu. Kubrick’in son sözü, hâlâ yankılanıyor.

{ "vars": { "account": "UA-99020016-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }