Korkunun Görünmez Zinciri

Sanat eserleri çoğu zaman sadece bir hikâye anlatmaz; yaşadığımız çağın, hatta insanlığın tekrar eden zaaflarını da gözler önüne serer.

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, yüzyılımızın en önemli yazarlarından, Amerikalı oyun yazarı Arthur Miller’ın “Cadı Kazanı” adlı oyununu yeni sezonda sahnelemek üzere provalara başladı.

Tiyatro yazınının, dramatik yapısı en kuvvetli metinleri arasında sayılan oyun, küçük bir kasabada yaşanan trajik bir olaydan yola çıkıyor ve toplum yaşayışını baskılayan sisteme karşı verilen mücadeleyi, insanın içindeki iyilik ve kötülüğün tarifini de tartışarak seyirciye aktarıyor.

Miller, 17. yüzyılda Salem’de yaşanan cadı mahkemelerini kaleme alırken aslında kendi dönemini, 1950’lerin Amerika’sını anlatıyordu. Senatör McCarthy’nin başını çektiği antikomünist histeri dalgası, sanatçılardan akademisyenlere kadar pek çok aydını hedef almış, korku toplumun damarlarına işlenmişti. Birilerini “cadı” ya da “komünist” ilan etmek için kanıt gerekmiyor, çoğunluğun korkusu tek başına yeterli oluyordu.

Tarih boyunca korku, otoritelerin en etkili aracı oldu. İnsan yalnız kalmamak, dışlanmamak için çoğu zaman bildiği gerçeği bile inkâr edebiliyor. Cadı Kazanı’ndaki Salem halkı, aslında cadıların olmadığını bilse de “ya ben de suçlanırsam” korkusuyla çoğunluğa uydu. Böylece konformizm, yani toplumsal uyum, aklın ve vicdanın önüne geçti.

Oyunun kahramanı, suçsuz olduğunu bildiği halde yalanla hayatını kurtarmayı reddetti. Ölümü göze alarak gerçeğin yanında durdu. Tam karşısında ise Abigail Williams vardı; korkuyu silah gibi kullanan, yalanlarıyla kasabayı yöneten bir figür.

Dünden Bugüne

Korku İklimi

Miller’in altını çizdiği gerçek şu: Tarih tekerrür ediyor. Salem’de yaşanan cadı avı, 1950’lerde McCarthy döneminde tekrarlandı. Bugün de farklı coğrafyalarda, farklı gerekçelerle benzer baskılar, korku iklimleri yaratılabiliyor.

Sanatın gücü tam da burada ortaya çıkıyor. Cadı Kazanı, bize sadece bir dönemin trajedisini değil, insanın korku karşısındaki kırılganlığını, çoğunluğa uyum sağlama zaafını ve suskunluğun nelere mal olabileceğini gösteriyor.

Bir kültür-sanat eseri olarak Cadı Kazanı, izleyicisine rahatsız edici ama gerekli bir soru yöneltiyor:

“Korku karşısında susar mıydınız, yoksa yalnız kalsanız da doğruyu savunur muydunuz?”

Miller’in eserinin bugüne hâlâ ışık tutmasının nedeni, bu sorunun hiçbir zaman güncelliğini yitirmemesidir. Çünkü her çağda korku ve konformizm, insanlığın sınavı olmaya devam ediyor.

{ "vars": { "account": "UA-99020016-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }