Son günlerde İzmir’de yaşanan ve hepimizi derinden sarsan karakol saldırısı, sadece bir güvenlik meselesi değil, aynı zamanda toplumsal bir yaranın da göstergesi oldu. 16 yaşındaki bir çocuğun, Balçova’daki polis merkezine düzenlediği silahlı saldırıda iki polis memurumuzu şehit etmesi, bir diğerini yaralaması hepimizi şoke etti. Ancak bu olay, sadece bir gencin suça sürüklenmesini değil, aynı zamanda internetin ve sosyal medyanın gençler üzerindeki etkisini bir kez daha sorgulamamıza neden oldu.
İnternet, modern dünyanın en büyük nimetlerinden biri. Bilgiye anında erişim, iletişim kolaylığı ve sınırsız öğrenme imkânı sunuyor. Ancak kontrolsüz bir şekilde kullanıldığında, özellikle çocuklar ve gençler için bir bataklığa dönüşebiliyor. İzmir’deki saldırının ardından ortaya çıkan bir Instagram paylaşımı, olayın birkaç saat öncesinde yapıldığı iddiasıyla gündeme geldi. Bu paylaşım, gençlerin sosyal medya platformlarında nasıl bir etkileşim içinde olduğunu ve bu mecraların suç örgütleri tarafından nasıl kullanılabildiğini bir kez daha gözler önüne serdi.
A Haber’de konuşan Hukukçu Avukat Aydoğan Ahıakın’ın da vurguladığı gibi, suç şebekeleri Telegram gibi platformları kullanarak 18 yaş altındaki gençleri ağına düşürüyor. “Suça Sürüklenen Çocuk” (SSÇ) tanımlaması, bu tür olaylarda sıkça karşımıza çıkıyor. Ancak bu tanımlama, gençlerin suç dünyasına çekilmesini açıklamak için yeterli mi? İnternetin karanlık yüzü, gençleri manipüle eden, onları suça teşvik eden ve hatta birer maşa olarak kullanan yapılarla dolu. Telegram gibi denetimsiz platformlar, bu süreci kolaylaştırıyor. Peki, biz bu gençleri nasıl koruyacağız?
Öncelikle, internetin kontrolsüz doğasına bir düzen getirilmesi şart. Sosyal medya platformlarının denetlenmesi, özellikle çocukların eriştiği içeriklerin filtrelenmesi için daha sıkı politikalar geliştirilmeli. Sayısal haklar yönetimi gibi sistemler, korsan yayıncılığı önlemek için geliştirilmişse, benzer bir mantıkla çocukların zararlı içeriklerden korunması için de teknolojik çözümler üretilebilir.
İkincisi, ebeveynlerin ve eğitimcilerin bilinçlendirilmesi gerekiyor. Çocukların internette geçirdiği zamanı denetlemek, hangi platformlarda vakit geçirdiğini bilmek ve onlarla açık iletişim kurmak hayati önem taşıyor. İzmir’deki olayda, saldırıyı gerçekleştiren E.B.’nin ailesinin de soruşturma kapsamında gözaltına alındığını öğrendik. Bu durum, ailelerin çocuklarının dijital dünyadaki hareketlerinden ne kadar habersiz olabileceğini gösteriyor.
Üçüncüsü, gençlere sağlam bir kimlik ve ahlaki değerler kazandırmak için eğitim sisteminde daha fazla çaba sarf etmeliyiz. “Gençlerimiz geleceğimizdir” klişesi, içi boş bir söylem olmaktan çıkmalı. Onlara, dijital dünyada karşılaştıkları manipülasyonlara karşı eleştirel düşünme becerisi kazandırılmalı.
İzmir’deki karakol saldırısı, bir gencin trajik bir şekilde suça sürüklenmesinin ötesinde, kontrolsüz internetin ve sosyal medyanın gençler üzerindeki yıkıcı etkisini bir kez daha ortaya koydu. Bu olay, hepimize bir uyarı: Çocuklarımızı ve gençlerimizi korumak için daha fazla çaba göstermeli, internetin karanlık yüzüne karşı bilinçli adımlar atmalıyız. Aksi takdirde, kaybettiğimiz sadece iki polis memurumuz değil, geleceğimiz olacak.
AZ DA SAĞLIK…
Hastalıkların ve erken ölümlerin artmasında, bilinçsizce kullanılan ilaçların ve vitamin, mineral, omega3, probiyotik gibi gıda takviyelerinin çok önemli rolü var.
-Prof.Dr.Ahmet Rasim KÜÇÜKUSTA
NE DEMİŞ?..
İnsanların maddi yaşam koşullarını belirleyen onların bilinçleri değildir, bu maddi koşullar onların bilinçlerini belirler.
-Karl Marx