Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Hristodulidis’in POLITICO’ya yaptığı son açıklamalar, Doğu Akdeniz’deki güç dengelerinde Türkiye’nin kilit rolünün Rum kesimi tarafından resmen kabul edildiğini tescilledi. Doğu Akdeniz’de Ankara’yı devre dışı bırakarak hareket etmenin mümkün olmadığını açıkça dile getiren Hristodulidis, Türkiye’nin stratejik onayına dayanan yeni bir plan hazırlığında olduklarını duyurdu. Yaklaşan Avrupa Birliği Konseyi Dönem Başkanlığı sürecini bir koz olarak kullanmak isteyen Rum lider, Ankara ile gerilimi düşürmeyi hedefleyen bu stratejiyi NATO ve Almanya gibi uluslararası aktörlerle de paylaştı. Planın temelini, Güney Kıbrıs’ın NATO’nun Barış İçin Ortaklık programına dahil edilmesi oluştururken, bu adımın ancak Türkiye’nin rızasıyla gerçekleşebilecek olması Rum yönetiminin Ankara’nın bölgesel ağırlığını fiilen tanıdığı bir tabloyu ortaya koydu.
Hristodulidis’in "adım adım" olarak tanımladığı bu yeni yaklaşım, Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ın NATO ile yakınlaşmasına yeşil ışık yakması karşılığında Lefkoşa’nın da Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerindeki engelleri kademeli olarak kaldırmasını öngörüyor. Diplomatik çevrelerde bu hamle, sadece bir iyi niyet girişimi değil, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de artan askeri ve diplomatik gücü karşısında şekillenen zorunlu bir yön değişikliği olarak değerlendiriliyor. Ankara’nın deniz yetki alanlarından güvenlik mimarisine kadar geniş bir sahada etkisini artırması, denklemin Türkiye olmadan kurulamayacağını bir kez daha net bir şekilde kanıtladı. Uzmanlar, Rum yönetiminin bu çıkışını Türkiye’nin merkezinde yer aldığı bölgesel gerçekliğin gecikmeli bir kabulü olarak yorumluyor.
Bölgedeki diplomatik hareketlilik 22 Aralık’ta gerçekleşecek kritik zirveyle daha da ısınacak. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun buluşacağı, ardından Hristodulidis’in de katılımıyla "Üçlü Zirve"ye dönüşecek görüşmelerde bu yeni planın yansımalarının masaya yatırılması bekleniyor. Türkiye’nin onayı olmadan ne NATO’ya yakınlaşmanın ne de AB hattında ilerlemenin mümkün olmadığı gerçeği, bizzat Rum liderin ifadeleriyle uluslararası kamuoyunun gündemine oturmuş durumda.