Fahiş fiyatla mücadele bitmedi

Fahiş fiyat konusu ülkenin en kronik sorunlarından biri haline geldi. Özellikle son birkaç yılda gayrimenkul ve otomobil piyasasında yaşanan aşırı fiyat artışları artık makul bir gerekçeyle açıklanamayacak noktaya geldi. Pandemiyle birlikte başlayan, ardından döviz ve enflasyon dalgalanmalarıyla zirveye çıkan fiyat çılgınlığı maalesef dur durak bilmiyor.

Ticaret Bakanlığı bu konuda önemli adımlar atıyor. Son açıklamaya göre, taşınmaz ilanlarında yapılan fahiş fiyat artışları nedeniyle bugüne kadar 1416 kişi hakkında işlem yapılmış ve 172 milyon lira idari para cezası uygulanmış. Sadece son dönemde yapılan incelemelerde bile 70 taşınmaz sahibi ve 186 emlak işletmesine ceza kesilmiş. Bu da gösteriyor ki, sistemli bir denetim yürütülüyor.

Ancak asıl mesele şu: cezalar caydırıcı mı? Görünen o ki, henüz tam anlamıyla değil. Çünkü fırsatçılar bu kez farklı yollar deniyor. 2. el otomobil piyasasında da benzer bir tablo var. Bakanlık, sıfır fiyatından yüksek fiyata ilan verenlere 150 bin lira ceza uyguluyor. Fakat vatandaş bu kez “ilan fiyatı sabit” diyerek siteye düşük bir rakam giriyor, ardından “özel mesajda” farklı fiyat talep ediyor. Yani açık açık “cezadan kaçma” yöntemi geliştiriliyor.

Bu konuda Ticaret Bakanlığı Basın Danışmanı Bekir Kaplan’ın sosyal medya açıklaması dikkat çekici: “Biz bu durumlarda şu konuya bakabiliyoruz; ilandan yönetmeliğin dışında bir durum, aykırılık veya fahiş fiyat artışı varsa işlem yapıyoruz. Diğer durumlar hukuki işlemler gerektiriyor.” Yani denetim sadece ilanla sınırlı kalıyor, perde arkasında dönen pazarlıklar ise başka bir boyut oluşturuyor.

Burada iki mesele var. İlki, mevcut yasaların elektronik ticaretin hızına yetişememesi. Dijital platformlar artık her şeyin merkezi haline geldi ama mevzuat hâlâ “eski dünya” anlayışıyla şekillenmiş durumda. İkincisi ise, fırsatçılığın sınır tanımaması. Vatandaşın cebinden çıkan her kuruşu kâr hırsına dönüştürmek isteyen bir zihniyetle karşı karşıyayız.

Fahiş fiyat artışları sadece bir “piyasa” sorunu değil; aynı zamanda bir ahlak sorunu. Devlet denetler, ceza keser, kural koyar ama vicdanı kontrol edemez. İşte tam da bu noktada toplumsal bilinç devreye girmeli. “Ben de bir şey kazanayım” düşüncesiyle sistemi çarpıtmak, aslında hepimizin geleceğini çalmak anlamına geliyor.

Bir parantez de Bekir Kaplan’a açmak gerekiyor. Sosyal medya üzerinden vatandaşları bilgilendirmesi, şikâyetleri yönlendirmesi ve ceza süreçlerini şeffaf şekilde paylaşması gerçekten takdire değer. Kamu görevlisinin sadece masa başında değil, halkın içinde olması böyle bir şey. Bu tür örneklerin çoğalması, hem devletin itibarını güçlendirir hem de vatandaşın güvenini artırır.

Sonuç olarak, fahiş fiyatla mücadele bir günle, bir cezayla bitecek bir süreç değil. Bu mücadele kararlılıkla, adaletle ve caydırıcılıkla yürütülmeli. Çünkü fırsatçılar değişiyor, yöntemler değişiyor ama vatandaşın alım gücü hep aynı kalıyor.

{ "vars": { "account": "UA-99020016-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }