Fransız edebiyatının en önemli figürlerinden biri olan Gustave Flaubert, 12 Aralık 1821'de Rouen'da dünyaya geldi. Edebiyat tarihine adını altın harflerle yazdıran Flaubert, romanları ve edebi üslubuyla 19. yüzyıl realizminin öncülerinden kabul edilir.
Hukuk öğrenimi görmesine rağmen edebiyata olan tutkusu ağır basan Flaubert, genç yaşta yazmaya başladı. Eserlerinde titiz bir dil ve anlatım arayışında olan yazar, kelimeleri özenle seçerek ve uzun betimlemelerle karakterlerini ve olay örgüsünü derinlemesine işlemiştir.
Flaubert'in en ünlü eseri, 1856 yılında yayımlanan "Madame Bovary"dir. Toplumsal eleştiri içeren bu roman, evliliğinden mutsuz olan ve hayallerinin peşinden sürüklenen Emma Bovary'nin trajik hikayesini anlatır. Yayınlandığı dönemde büyük tartışmalara yol açan "Madame Bovary", edebi realizmin başyapıtlarından biri olarak kabul edilir ve dünya edebiyatında önemli bir yere sahiptir.
Yazarın diğer önemli eserleri arasında antik dönemi konu alan "Salambo", aşk ve eğitim temalarını işleyen "Duygusal Eğitim" ve tamamlayamadığı son romanı "Bouvard ile Pécuchet" yer alır. Flaubert, eserlerinde dönemin burjuva toplumunu eleştirel bir gözle ele almış, insan psikolojisinin derinliklerine inmeyi başarmıştır.
Gustave Flaubert, sadece eserleriyle değil, edebiyata olan yaklaşımı ve titiz çalışma prensipleriyle de sonraki nesil yazarları derinden etkilemiştir. "Le mot juste" (doğru kelime) arayışıyla bilinen Flaubert, yazma sürecinde büyük bir özen göstermiş ve edebi mükemmeliyetçiliğin sembolü haline gelmiştir.
8 Mayıs 1880'de Croisset'te hayatını kaybeden Gustave Flaubert, ardında bıraktığı ölümsüz eserlerle dünya edebiyatının en saygın isimlerinden biri olarak anılmaya devam etmektedir.