Türkiye’nin adalet sahnesinde bir isim fırtına gibi esiyor: İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek…
1982 doğumlu bu genç savcı, hâkimlikten Bakan Yardımcılığı’na, oradan Başsavcılığa uzanan kariyerinde adeta bir “dokunulmazlık avcısı” oldu.
Siyasi elitlerden zengin oligarklara, ünlü isimlerden yargı içindeki koruma zırhlılara kadar, Gürlek’in soruşturmaları adaletin tozlu raflarını silkeleyip halkın güvenini yeniden inşa ediyor.
Eleştirmenler onu “siyasi aparat” diye yaftalasa da, ben diyorum ki: Gürlek, dokunulmazlık zırhına bürünmüş herkesin kâbusu, adalet algımızın mimarı.
2024 Ekim’inde İstanbul Başsavcılığı’na atanmasıyla başlayan süreç, adeta bir deprem etkisi yarattı.
Siyasi dokunulmazlıkların kalesi sayılan isimlere yönelik hamleler, Gürlek’in adını manşetlere taşıdı.
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanması, Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın soruşturmaya uğraması, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “100 yılın en büyük yolsuzluk dosyası” diye anılan mega soruşturması...
CHP lideri Özgür Özel’in “Akın Gürlek, AKP’nin yargı kolu” diye meydanlarda bağırdığı, hatta “alnını karışlarım” tehdidini savurduğu günler hâlâ taze. Ama Gürlek’in hedefi sadece siyasetçilerle sınırlı değil.
Zenginlerin ve ünlülerin “dokunulmazlık” balonunu patlatması, asıl alkışı hak ediyor.
Mesela, İstanbul’un gökdelenlerinde, lüks yalılarında saklanan servetlerin peşine düşmesi...
2024’te bir dizi iş insanına yönelik “kara para aklama” ve “vergi kaçakçılığı” operasyonları, Gürlek’in imzasını taşıyor.
Adı sanı bilinen holding patronlarının, milyon dolarlık yatlarla gezen “cemiyet” figürlerinin ifadeye çağrılması, yıllardır “paran varsa kural yok” algısını yerle bir etti.
İBB soruşturmasında ortaya çıkan 5 milyar dolarlık kredi akışındaki usulsüzlükler, sadece belediye kasasını değil, bu paraların akışında rol oynayan iş insanlarının da maskesini düşürdü.
Etkin pişmanlık ifadeleri, adeta bir domino etkisiyle dosyaları büyütüyor.
Gürlek’in “Dosyamızdan eminiz” sözü, adliye koridorlarında yankılanırken, halkın “Adalet nerede?” sorusuna somut bir cevap oluyor.
Ünlü isimler de Gürlek’in radarında…
Sosyal medyada milyonlarca takipçisi olan fenomenlerin “dijital dolandırıcılık” ve “sahte reklam” dosyalarıyla sorguya çekilmesi, magazin dünyasını salladı.
Bir dönem “untouchable” sanılan pop yıldızları, influencer’lar, hatta spor camiasından bazı isimler, artık adliye koridorlarında objektiflere yakalanıyor.
Gürlek, bu operasyonlarla, adaletin sadece garibana değil, villada oturanlara da eşit olduğunu gösteriyor.
Bu, Türkiye’de yıllardır özlenen bir manzara…
Muhalefetin tepkisi malum: Canan Kaftancıoğlu’na 9 yıl hapis, Selahattin Demirtaş’ın propaganda davaları, Hrant Dink davasındaki kararları...
Gürlek, Anayasa Mahkemesi ile uyuşmazlıklar yüzünden eleştiriliyor…
Ama şunu unutmayalım: Adalet, taraf tutmaz. Gürlek’in soruşturmaları, sadece siyasi rakipleri değil, devletin kasasını soyanları, milletin emanetini çarçur edenleri hedef alıyor….
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yargıya parmak sallayanlar hesap verir” çıkışı, Adalet Bakanı Tunç’un “Yargı sürecini etkilemek kabul edilemez” uyarısı, Gürlek’in yalnız olmadığını gösteriyor…
O, milletin adalet özlemini taşıyor…
Adalet algısı, soyut bir fikir değil; somut bir güven meselesi….
Transparency International endeksinde gerileyen Türkiye, yolsuzlukla mücadelede sınıfı geçemiyordu…
Ama Gürlek gibi isimler, bu karanlık tabloya bir ışık yakıyor.
Siyasi dokunulmazlıklar, zenginlerin para kalkanı, ünlülerin popülerlik zırhı...
Hepsi, Gürlek’in iddianameleriyle deliniyor.
Özgür Özel’in üç soruşturmayla yüzleşmesi, İmamoğlu’nun Silivri’de hâkim karşısına çıkması, holding patronlarının ifadeye koşması, fenomenlerin “takipçi” değil “dosya” biriktirmesi...
Bunlar, adaletin “herkes için” olduğunun kanıtı.
Eleştiri serbest, ama tehdit değil.
Gürlek, bu tehditlere rağmen dosya dosya iddianame yazarken, adaletin terazisini dengeliyor.
Sonuç olarak, Akın Gürlek tartışmalı bir figür; ama adalet, tartışmasız bir ihtiyaç.
Siyasetçilerden zenginlere, ünlülere kadar dokunulmazlara dokunarak, “Bu ülkede adalet var mı?” sorusuna “Var, hem de nasıl!” cevabını veriyor.
Eğer bu tempo sürerse, 2026’da adalet algımız bugünlerden çok daha yüksek olacak.
Dokunulmazlıklara dokunmak cesaret ister; Gürlek, bunu hukukun kılıcıyla yapıyor…
AZ DA SAĞLIK…
Mutfak eşyaları, paket servis kapları ve çocuk oyuncaklarında kullanılan siyah renkli plastiklerde, geri dönüşüm uygulamalarındaki hatalardan dolayı potansiyel olarak kanserojen kimyasallar bulunabileceği tespit edildi…
Bu işin siyahı beyazı yok, tüm plastiklerden uzak durun.
NE DEMİŞ?…
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, belediye meclis toplantısında yaptığı konuşmada alkolü bıraktığını ve namaza başladığını açıkladı. Özcan, Umre'ye gitmek istediğini ancak hakkındaki yurt dışı çıkış yasağı nedeniyle gidemediğini söyledi…