Ahlaksızlık Enflasyonu

Enflasyon dediniz mi, aklınıza hemen market raflarında uçuşan etiketler, cüzdanınızın her geçen gün daha hafif hissettirmesi geliyor, değil mi?..

Ekmek 20 lira, yumurta 100 lira, bir bardak çay için banka kredisi düşünmeye başlıyoruz…

Ama gelin, bugün başka bir enflasyondan bahsedelim: Ahlaksızlık enflasyonundan…

Evet, yanlış duymadınız, bu ülkede sadece fiyatlar değil, ahlaksızlık da alıp başını gidiyor!..

Hani derler ya, “Eskiden böyle miydi?” …

Eskiden de her şey tozpembe değildi, kabul. ..

Ama sanki son yıllarda bir şey oldu; vicdanın, dürüstlüğün, insanlığın değeri öyle bir düştü ki, piyasada sahte ahlak tüccarları kol gezer oldu. ..

Herkes “değer” satıyor, ama kimse o değerleri yaşamıyor…

Sosyal medyada bir bakıyorsun, herkes filozof, herkes erdem abidesi. Klavye başında “adalet” naraları atılıyor, ama iş icraata gelince, herkes kendi gemisini kurtarmanın peşinde…

Ahlaksızlık enflasyonu, market enflasyonundan daha sinsi…

Çünkü bu, sessizce yayılıyor…

Mesela, bir bakıyorsun, “hakkını aramak” denen şey, artık bağıranın, en çok gürültü çıkanı haklı sayıldığı bir arenaya dönmüş…

Yalan, dolan, iftira; hepsi birer yatırım aracı gibi…

Kim daha çok yalan söylerse, kim daha çok manipüle ederse, o kazanıyor…

Siyasette, medyada, sokakta…

Her yerde bir “etik erozyonu” var…

Ve ne yazık ki, bu erozyonun faturasını yine dürüst olanlar, sessizce işini yapmaya çalışanlar ödüyor…

Peki, bu ahlaksızlık enflasyonu neden bu kadar yükseldi?..

Çünkü arz-talep meselesi…

Toplum olarak biz de buna çanak tutuyoruz…

Hızlı yoldan köşeyi dönme hayali, “herkes yapıyor, ben niye yapmayayım” mantığı, “gemisini yürüten kaptan” övgüleri…

Hepsi bu enflasyonun yakıtı…

Bir de üstüne, “değer” dediğimiz şeyin içi boşaltıldı…

Saygı, sevgi, doğruluk; bunlar artık nostaljik kelimeler gibi…

Yerine “algı yönetimi”, “güç oyunu”, “kazanma hırsı” geçti…

Ama umutsuz muyuz?..

Hayır…

Her enflasyonun bir kırılma noktası vardır…

Ekonomideki enflasyonu düşürmek için nasıl disiplinli politikalar lazımsa, ahlaksızlık enflasyonunu düşürmek için de bir “toplumsal merkez bankası”na ihtiyacımız var…

Bu bankanın para birimi ne mi?..

Vicdan…

Dürüstlük…

Empati…

Ve en önemlisi, “ben ne yapabilirim” sorusunu cesaretle soran bireyler…

Bir yerden başlamak lazım…

Mesela, bugün bir yalan duymuşsundur, susma, doğruyu söyle…

Bir haksızlık görmüşsündür, başını çevirme, ses çıkar…

Küçük bir iyilik yap, birine gülümse, bir yanlışta “dur” de…

Bunlar küçük adımlar gibi görünebilir, ama inanın, ahlaksızlık enflasyonuna karşı en büyük silahımız bu küçük adımlar…

Yoksa, bu gidişle marketten alacağımız tek şey pahalı yumurta olmayacak; vicdanımız da raflarda tozlanacak…

AZ DA SAĞLIK…

-Kol ve göbekte daha fazla yağ olmasının, Alzheimer ve Parkinson gibi nöro-dejeneratif hastalıkların gelişme riskini artırdığı, kas gücü fazla olanlarda ise riskin daha düşük olduğu tespit edildi…

-Vücut kitle endeksinin nasıl akıl ve mantık dışı bir değer olduğunu bir kere daha görüyoruz…

ESKİLERDEN…

Vergi rekortmeni genelev işletmecisi idi…

Büyük bir devrim oldu…

Günümün vergi rekortmeni Selçuk BAYRAKTAR…

{ "vars": { "account": "UA-99020016-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }