Adı bayramdı gün oldu, yetmedi sansür geldi!..

Yarın 10 Ocak!..

Ne anlam ifade ediyor, kısaca anlatalım;

“Basında çalışanlarla, çalıştıranlar arasında ilişkileri düzenleyen 212 sayılı yasanın yürürlüğe giriş tarihi”

Yıl 1961,  yasa 4 Ocak’ta TBMM’de kabul ediliyor, 10 Ocakta Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğü giriyor. Bir yıl sonraki 10 Ocak’ta  basın örgütlerinin kararıyla “Bayram” olarak kutlanmaya başlıyor. Yasa ile gazeteciler “Fikir İşçisi” olarak tanımlanıyor.

Bu yasa, Cumhuriyet’ten, Yeni İstanbul’a Bab’ı Ali’nin 9 gazete patronu tarafından tepkiyle karşılanırken, protesto anlamında gazetelerini 3 gün çıkarmama eylemine girişiyor. Bunun üzerine zamanın gazetecileri “Basın” adıyla bir gazete çıkarıp, patronların direncini kırıyor.

-Gerçek bir dayanışma ve kararlılıkla…

Çalışan Gazeteciler Bayramı, 1971 yılındaki 12 Mart darbesi sonrası zamanın hükümeti tarafından budanınca, 10 Ocak bu kez fikir işçileri tarafından “gün” olarak kutlanmaya başlanacaktır. Unutmadan;

212sayılı yasa, faşist 12 Eylül generalleri döneminde bir daha budanacak, kuşa döndürülecektir!..


Bayramımız ve Sendikamız varmış!..

Sakarya Gazetesi’nde mesleğin başlarındayım. Bir gün postacı bir telgraf getirdi. Gazete, Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti’nin merkezi gibi olduğundan, zamanın cemiyet yöneticileri tarafından telgraf adresi olarak gazeteye yönlendirilmişti. Telgraf, zamanın CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit imzasını taşıyordu;

“-Basın emekçileri çalışan gazetecilerin bayramını içten duygularla kutluyorum.”

Kutlama, en çok da merhum Ecevit’in hakkıydı. Çünkü 212 sayılı yasa, O’nun çabalarıyla Çalışma Bakanlığı döneminde çıkarılmıştı. Saygıyla anıyorum. Böylelikle bendeniz de;

-Fikir emekçisi ve gazetecilerin de bir bayramı olduğunu öğrenmiş oluyordum!..

Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Sendikası adında bir örgütümüz olduğunu da. Çünkü, aynı yıl Sendika Genel Merkez yönetiminden gelen Sadullah Usumi Başkanlığında yapılan TGS Şube Kongresinde İrfan Uğurluer Başkan, Önder Baloğlu Mali Sekreter, ben de Genel Sekreter seçilecektim.

Bu paragrafta saydığım isimlere rahmet dileklerimi, sevgi ve saygılarımı gönderiyorum.


Yazı başı 1 manda gözü!..

Meslek başlangıcımı İstanbul’da münteşir İşçi Postası ve Ankara Yeni Tanin gazeteleri muhabirlikleriyle 1964 olarak kabul ederim. 212 sayılı yasaya göre ilk profesyonelliğim ise 1967, merhum Ziya Sürol’un İstikbal gazetesi…

İyi de, bu tarihten, yani 212 sayılı yasa öncesi Eskişehir’de sahip-gazeteci ilişkileri nasıl düzenleniyordu?..

Sadece 950-60  arasını alırsak, sorunun yanıtı kısaca ve kaba tarifiyle;

-At pazarlığı yöntemiyle!..

O dönemden hatırladığım, zamana bağlı olarak değişmekle birlikte  günlük gazete sayısı 10-15 arasında değişmekteydi. Hemen her matbaa sahibi bir gazete çıkarmış. Bunlara çeşitli matbaalardan yararlanarak kimi siyasi kimlik sahipleri de dahil. Bir matbaada 3 gazete birden basıldığı da olmuştur!.. Örneği;

-Efsane FAR ortaklığı!..

Feyyaz Arsezen, Abdülkadir Gürol. Ruşen Mamuh isimlerinin baş harflerinden oluşan otaklık!.. Rahmetli Ustam Feyyaz Bey anlatırdı;

“-Hepimiz siyaseten ayrı fikirleri savunurduk. Zaman zaman da köşelerimizde birbirimizle polemiğe girişirdik. Ay sonunda da trene atlar, resmi ilan parası almaya İstanbul’a giderdik:”

Daha öncelerinden (1935-40’lar olmalı) bir Feyyaz Arsezen anlatısı daha;

“-İstanbul’dan geldiğimde Faruk Şükrü Bey’in gazetesinde yazı başı 1 mandagözü ücret alıyordum.”

Mandagözü 1928’lerde tedavüle giren, sanırım 50 kuruş değerinde para birimi!..

***

Araya girip-çıkan bayramlarla, seyranlarla ne günlere gelmişiz!.. Artık “baskılı-yazılı basın mı kaldı” diyebileceğimiz günler uzak değil ne yazık ki. Yaygın-yerel basın olarak sansür yasalarıyla boğuşarak  direnenler, direnmeye çalışıyor da nereye kadar!.. yine de;

-Meslektaşlarımın. fikir emekçilerinin günü kutlu olsun…

------

Bülent ECEVİT. Rahmetle, saygıyla.

{ "vars": { "account": "UA-99020016-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }