Gürler, yaptığı açıklamada tüm ücretli kesimler gibi kamu emekçilerinin de artan hayat pahalılığında gittikçe yoksullaştıklarını ve 5 milyon kamu emekçisi ve emeklisinin enflasyon rakamlarının esas alındığı satış sözleşmelerinin bedelini ödediklerinin altını çizdi. Gürler, konfederasyon yönetiminin geçen yıl imzaladığı son satış sözleşmesi ile maaşlara 2018 yılının ilk altı ayında yüzde 4, ikinci altı ayında yüzde 3 buçuk artış yapılması ve 2019 yılında ise yüzde 4+5 artış yapılmasının kararlaştırıldığını belirtti. Gürler, “TÜİK tarafından açıklanan verilere göre Temmuz, Ağustos ve Eylül ayını kapsayan 3 aylık dönemin enflasyonu yüzde 9,3’tür. Yani yaşadığımız gerçek enflasyonun çok uzağında olan resmi enflasyona göre bile önümüzde 3 ay olmasına rağmen şimdiden yüzde 6 oranında bir enflasyon farkı olmuştur” diye konuştu.

 

‘BORCUMUZ YOK, ALACAĞIMIZ VAR’

 

Gürler, tüm emekçiler için satın alma gücünü gösteren ölçütlerden birisinin, gelirin uluslararası ölçütte kabul gören döviz karşısındaki değeri olduğunu ileri sürdü. Yaşanmakta olan hayat pahalılığı karşısında kamu emekçileri için çözüm odaklı ve kalıcı bir enflasyonla mücadele programı beklediklerine dikkat çeken Gürler, sadece patronlara müjdeler verildiğini ve emekçiler için sadece yüzde 10 indirim yapan işletmelerden alışveriş yapılması tavsiyesinin verildiğini ifade etti. Yapılan zamların geri alınmasını ve şu anki enflasyon oranına göre maaşlara zam yapılmasını KESK’e bağlı sendikaların üyeleri olarak talep ettiklerini belirten Gürler, konuşmasını şu sözlerle noktaladı: “Yaşanan krizin sorumlusu ücretleri gerçek enflasyon rakamlarına göre belirlemeyip gittikçe yoksullaştırılan, büyümeden pay verilmeyen, sendikal hakları teker teker yok edilen kamu emekçileri değildir. Dolayısıyla, kamu emekçilerinin bu krizi yaşatanlara borcu yoktur. Tam tersine yıllardır yaşadığı kayıplardan kaynaklı alacağı vardır.”