Her ülkenin Dante, Goethe, Shakespeare, Mozart, Picasso gibi insanlığın olmuş büyük şairleri, sanatçıları vardır ve onlarla övünürler, onları doğdukları şehirlerde tanıtma ve yeni nesillerle buluşturma etkinlikleri düzenleyerek anarlar. Tabi ki önce kendileri tanıyorlardır.

Bizim de Yunus Emremiz, Nasreddin Hocamız, Mimar Sinanımız var ama onları dünyaya daha doğru dürüst bir tanıtma, anma etkinlikleri yapamadık. Örneğin Yunus Emremizi  daha tanımıyoruz ki tanıtmak için bir çabamız olsun. Hatta herkese göre Yunus Emremiz var…

Yunus Emre’yi kim tanıtacak. Önce araştırmacılar araştıracak, çağdaş yorumla günümüz insanına sunacaklar. Bu daha yapılamadı. Bundaki sorun; Yunus Emre’yi araştıracak araştırmacılarımız parmaklarla sayılabilinecek kadar az olması ve Eskişehir’de de Yunus Emre uzmanı denilecek bir araştırmacımızın olmaması ya da ortam bulamaması idi. Tanıdığımız, araştırmacı denilenler hazır birkaç kitabı harmanlayarak kitap yazanlardı. Oysa araştırmacı entelektüel olması gerekiyor, sonra elde ettiği bilgi ve dökümantasyonu inceleyip yorumlaması gerekiyor ve gönüllü, kendisine başkası tarafından görevlendirilmemiş, kendisini adamışcasına çalışması gerekiyor.Onun için Eskişehir’de ciddi araştırmacı da göremiyorduk.

Büyük kültür insanımız Ord.Prof.Dr. Ekrem Akurgal “Türkiye’nin Kültür Sorunları” kitabında “Bizde gönüllü, kendisini adamış araştırmacılarımız yok, sorunların odağı budur” diyor ve bir de araştırmacının üniversite den ünvanlı isimler olması sanılıyor. Eskişehir’de bu gözle araştırmacılara baktığımızda karşımıza İlyas Küçükcan’ı ve birkaç isimi görüyoruz.

İlyas Küçükcan 1933 doğumlu, Çifteler Köy Enstitüsü mezunu emekli öğretmen. Önce Gazi Üniversitesi Edebiyat, sonra da Eğitim Bölümünü dışarıdan bitirmiş. Milli Eğitim Bakanlığının taşra, merkez ve yurt dışı birimlerinde öğretmenlik ve yöneticilik yapmış. “Nakoleia’dan Seyitgazi’ye Seyyid Battal Gazi ve Külliyesi”, “Köy Enstitüleri ve Çifteler (ÇKE) Örneği”, “Atatürk ve Kurtuluş Savaşımız” gibi son derece bilimsel araştırmaları yapmış ve yayınlanmış eserleri var. Hatta “Köy Enstitüleri Çifteler (ÇKE) Örneği” çalışmasıyla 2018 yılında Yunus Nadi Sosyal Bilimler Araştırma Ödülünü almıştır.

İlyas Küçükcan’ın üzerinde titizlikle, derinlemesine çalıştığı konulardan biri de “Yerelden Evrensele Yunus Emre”dir. Bu çalışması ilk kez Gazi Üniversitesi’nin hakemli  Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisinde yayınlandı. 2006 yılında  Eskişehir Sanat Derneği de kendisine Yunus Emre Tanıtma Ödülünü verdi. İlyas Küçükcan bu çalışmasını daha geliştirilmişini 2023 yılında  yine Eskişehir Sanat Derneği’nin “Yunus Emre’ye Yeni Bakış” konulu panelinde konuşmacı olarak sundu ve geçtiğimiz hafta  3.Eskişehir TÜYAP Kitap Fuarında Eskişehir Sanat Derneği adına konferans olarak tekrar aynı başlıkla “Yerelden Evrensele Yunus Emre” yi  bir kez daha anlattı. Esasında İlyas Küçükcan’ı bu 3 konuşmasında da  aynı konuyu tekrarından çok  bir bütünü işlediğini gördük. Kısaca İlyas Küçükcan’ın Yunus Emre üzerine çok söyleyecek sözü ve bilgisi var.

İlyas Küçükcan Yunus Emre’nin yaşadığı çağı ile ele alınmasının, çağında yaşadığı, gözlemlediği insan dramının şiirine yansımaları üzerinde durdu ve şiirine yansıyan dönemlerini anlattı. Bir de kullandığı dili ve hala kullanılan sözcüklerden örnekler sundu.

Sanat kurumuna yönetici olmak

Önce, sanat hobi olarak vakit geçirmek için yapılan bir uğraş değildir. Akademik eğitimi yapılan, insanı, şehrini, ülkesini geliştiren yaratıcı, estetik beğeni ve toplumda duygu birliği kazandıran eğitim ve iletişim araçıdır.

Sanat sivildir ve kurumları da sanat dernekleridir. Bugün artık dernek demekten sivil toplum kurumu denilmeye geçilmiştir. Bu sanat kurumlarında bir araya gelinerek etkinlikler yapılırken üyeleri birbirini geliştirdiği, “Yaşam Boyu Eğitim” denilen, alternatif sanat eğitimi veren kurumlardır. Bu kurumlara yönetici olmada 2 yönlü olmak gerekiyor. Biri İdari yani Dernekler Kanununu uygulamada, diğeri sanatsal yönetimi.

İdari yönünde iyi bir hukukcu kadar hukuk bilgisine, iyi bir  idari bilimler kadar bürokratik işlemleri bilmesi. İyi bir muhasebeci kadar muhasebe bilgisi olması. İyi bir projeci kadar projeci olması. İyi bir iletişimci ve iletişim sanatlarını bilmesi ve en önemlilerinden biri de Toplum Bilim, Toplum Psikolojisi ve Sanatçı Psikolojisini bilmesi gerekiyor.

Sanatsal  yönetimde ise; Sanat Bilim, Sanat Ontolojisi, Sanat Felsefesi, Sanat Psikolojisi, Sanat Sosyolojisi, sanatın her alanı için Sanat Tarihi, Antropoloji ve Sanat Kültürünü bilmek gerekiyor. Bu da yetmiyor ülkemizdeki ve gelişmiş ülkelerdeki sanat kurumları neler yapıyor takip etmek gerekiyor. Bu da yetmiyor sanat dergilerini, kitaplarını izlemek var. Bu da yetmiyor; sanatı kendinin dışında seven olmak yani sanatçıları kıskanmadan hayranlıkla seven onlara hizmet etmeye kendini adamış olmak gerekiyor. Çünkü şehirlerin, ülkelerin Sanat Politikalarını Sanat Kurumlarındaki yöneticiler oluşturuyor.